Hatırlarsanız 24 Ağustos 2015 tarihinde yayımlanan 'Boşa Panik Yapmayın; Olsa Olsa Yaşananlar Bir TATBİKATTIR!' başlıklı makalemde, halkımızın; ülkenin gidişatından duyduğu haklı endişelerini dile getirdikten sonra, Devletimizin gücüne vurgu yaparak ve Devleti kuran iradenin (Atatürk ve silah arkadaşları), ileride bu türden sıkıntıların yaşayacağını öngördüğü için tedbirleri muhakkak almış olduklarına olan inancımı paylaşarak, bu endişeleri abartmamamız gerektiğini belirtmiştim. Hatırlarsanız o dönem Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde AKP iktidarının FETÖ'nün telkin ve tazsiyeleri ile uyguladığını düşündüğüm açılım politikalarının ardından, adeta PKK'ya teslim edilmek istenen bir bölge havası hakimdi. Yine o zamanki adı Paralel Devlet olan FETÖ yapılanması Paralel Devlet soruşturmasının ilerlemesini bir şekilde önlüyordu ve soruşturmalar neredeyse her şehirde daha başlatılamadan tıkanmıştı o dönem. Yani paralel Devlet kendisinden kurtulmamıza izin vermiyordu. Yine yolsuzluk iddialarının üzerine gidilemediği gibi, insanlara kumpas davaları açılıyor ve masum insanların işlemedikleri suçlardan dolayı cezaevlerine atıldığı bir süreçten geçilmişti. Yani ülkenin durumu hiçte iç açıcı değildi ve halkımız ciddi bir endişe içerisinde olan biteni izlerken, ben; Devletimize güvenelim ve oyunlara gelmeden, birbirimize düşmeden, birbirimizi kırıp dökmeden, eleştirilerimizde ve öngörülerimizde insaflı davranarak, olası provakatif söylemlere kulak tıkayarak, Devletimize ve Milletimize olan inancımızı yitirmeden olan bitenin sonunu gözlemlemeliyiz' demiştim. Elbetteki o dönem için bu yazdıklarım pek çok okuyucuma polyannacılık gibi gelmişti ve pek çok kişinin endişesini gideremediğim gibi okuduklarında dudak bükmelerine sebep olmuştum yazdıklarımla ve ben bu sonucu alacağımın bilincindeydim. Ama risk alıp elini taşın altına koyan, sağduyuya davet eden birilerinin olması gerekiyordu. Ümit veren, sabredecek direnecek gerekçeler hatırlatan birilerinin olması gerekiyordu ve biz de hasbelkader bu sitede hem editörlük hem de köşe yazarlığı yapıyorduk o dönem. Şimdilerde Editör işini aldı gençler sırtımızdan sağolsunlar ama yine sağduyuya davet işini bize düşürdüler. Bekliyorum ki; itidal çağrısı yapan bir makale kaleme alır içlerinden birisi de az moral verirler, az ümit verirler ama maalesef böyle bir çalışmaları olmadı her nedense? Her neyse iş başa düştü yine ve yine biz risk aldık. Tatbikat demiştim yaşananlara Devlet açısından. Devlet, hainlerin nereye kadar gidebileceğine bakıyordur muhtemelen demiştim. Bakalım hainler Devlete nereye kadar sirayet edebiliyorlar, hangi kozmik bölümlerimize kadar sızıp Devleti ne kadar örseleyebiliyorlar diye bekliyordur demiştim. Nasıl olsa Demokrasi anlamında her şey normaldi, en azından normal görünüyordu ve olan bitenin mesuliyeti Devletin değil siyasilerin üzerindeydi. Siyasi iktidarın isteği ile uygulanan politikaların neticesi idi endişe veren gelişmeler. Siyasi iktidarda gücünü halktan almkata idi ve muhalefetin itirazlarına kulak veren çok az insan vardı. En azından, ülkeyi zifiri karanlığa sürükleyen politikaları üreten ve uygulayan iktidarı halkın oyları belirliyordu. Dolayısıyla Devletin pek bir kabahati yoktu diyebiliriz. Kaldı ki Devlet dediğimiz mekanizmanın ya da kurumun işletimi de, yine halktan insanlar sayesinde sağlanabiliyordu. Dolayısıyla halktaki yozlaşma kadar Devlette de yozlaşma oluyordu. Devlet sadece olan biteni kontrollü bir şekilde seyrederek hem halka bu tür politikacılara ve politikalara uyarsanız neler başınıza gelebilir? Bu türden politikalar uygulandığı takdirde ne tür gelişmeler yaşanabilir? Halka onu göstermeye çalışıyordur. Yani halk uyansın diye bekliyordur hem de koruma refleksinin harekete geçmesi için şartların olgunlaşmasını bekliyordur. Bu sırada da kendi zaaflarını tek tek tespit ediyordur demiştim o yazımda. Halk uyansa da uyanmasa da ihanet zirveye çıktığında Devlet muhakkak gerekli refleksi ortaya koyacaktır demiştim. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bu tür örgütlerin planlarını bozup başlarına geçirmek belki çocuk oyuncağı kadar kolay olmayabilir ama en fazla sadece tatbikat niteliği taşır demiştim.
Hatta o yazının içinde aynen şu cümleleri yazmıştım. Aynen kopyalıyorum; "Bu Devleti kuran irade; sizin, bizim asla tasavvur edemeyeceğimiz derinlikte bir dost, düşman algısına sahiptir. Unutmayın; bu Devleti kuran irade, O'nu yaşatmaya da müktedir olabilecek zekada ve imandadır." Bakın aradan yaklaşık olarak 1.5 yıl geçti. Şimdi PKK Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki varlığını ve nüfuzunu neredeyse tamamen yitirdi. Geçtimiz gün Diyarbakır, Hakkari başta olmak üzere PKK'nın önceden çok güçlü olduğu pek çok il ve ilçede yürüyen vatandaşlar, Kahrolsun PKK Sloganları ile caddelerde yürüdü. Bu yazıyı yazdığım tarihte yani 1,5 yıl önce o bölgede bırakın "Kahrolsun PKK" sloganı ile Diyarbakır caddelerinde yüzlerce vatandaşın yürümesini, herhangi bir kahvede bile bu sloganı kimse atamazdı. Yani PKK o dönem o kadar hakimdi bölgeye. Düşünsenize adamlar vergi toplamaya, trafik cezası kesmeye bile başlamıştı.
30 Ağustos 2015'de Sayın Genelkurmay Başkanımız'ın Anıtkabir anı defterine; Erdoğan'ı Başkomutan olarak yazması beklenirken, "bu ülkenin ve bu ordunun ebedi BAŞKOMUTAN'ı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür" şeklinde bir ibare bırakmasının işaret fişeği olduğunu düşündüğüm bu tarihten sonra, Askerimiz ve polisimizin Valilik Oluru vs. aramaksızın başlattığı terörle mücadele de sona gelindiğinin somut delilidir, dün Diyarbakır'da, Hakkari'de vs. ortaya çıkan görüntüler. Yürüyenlerin kim olduklarının hangi maksatla yürüdüklerinin hiç bir önemi yok. İsterseniz batı şehirlerinden taşımayla getirdiğiniz insanları o caddelerde yürütün aynı sloganla, yine de bu büyük bir başarıdır. Çünkü PKK'nın nüfuz edebildiği bir bölgede buna cesaret edemezsiniz. Kaldı ki ben kendimi bildim bileli böyle bir yürüyüş hiç olmamıştı. Yani Devlet bunu sağlayamıyordu. Yine paralelle mücadelede 15 Temmuz tarihinden itibaren çok ciddi bir ivme kazandı ve bu operasyonda da sona gelindi. Hiç değilse Devlet Paralelcilerden çok büyük oranda temizlendi. Yani Paralel Devleti, Devletimizin içinden temizleme işlemi de bitti oldu neredeyse çok şükür. Şimdi masum olduğu halde atılanlar ya da suçları affedilebilir düzeyde olanlar tek tek incelendikten sonra geri döndürülebilir ama FETÖ'cülüğü net bir şekilde ortada olanların ve bu ihanete ortak olmuşların Devlet Memurluğuna döndürülmesi imkansız gibi görünüyor ki; olması gereken de budur. Vakti zamanında aman bu FETÖ'ye bulaşmayın çağrılarına kulak verenler ve memuriyette yükselme ya da iş dünyasında zengin olma, politik makam elde etme hırsını bir şekilde yenerek ne pahasına olursa olsun FETÖ'ye bulaşmayanların hiç bir endişesi yok, FETÖ'cülerin iftirasına uğramaktan başka. Ama öğretmen kalmakla yetinmeyip ehil olmadığı halde idareci kadrolarında yer bulmak için FETÖ'cü olan öğretmenler, Başhekim vs. kadrolarını almak için FETÖ'ye bulaşan doktorlar, KPSS'de çalındığını bile bile önceden kendisine verilen cevapları işaretleyip, asıl hak sahiplerinin haklarını gasp etmek pahasına memur olanlar, siyasette kısa sürede yıldızını parlatıp, Milletvekili, Belediye Başkanı meclis üyesi vs. olanlar büyük bir endişe içerisindeler. FETÖ'den Devletimizi kurtardık, PKK'yı ve bir zamanların öfkeli unsurları, siyah sancaklıları olan IŞİD'i de büyük oranda temizledik ve yendik çok şükür. Demek ki neymiş; Türkiye Cumhuriyet Devleti, kendi içindeki hainleri, yedi düvelin desteğini de alsalar yenmeye muktedirmiş. Demek ki neymiş; bu Devleti kuran irade yani Atatürk, nasıl ki bu günlerin yaşanacağını önceden öngörüp bizi uyarmışsa, bize bırakmayıp kendi tedbirini almıştır öngörümde yanılmamışım. Allah bize öyle bir lider ihsan etmiş ki; ne kadar şükretsek az. Allah'ın bize lütfu ve ihsanı olan bu lider bize öyle bir Devlet kurup miras bırakmış ki; ne kadar sevsek az, ne kadar övünsek az.
Sona geldiğini gören ihanet şebekeleri son kozlarını oynuyor bu günlerde ve bir iç savaş denemesi yapıyorlar analşılan ama bu sefer de milletin ferasetine çarpıyor hain planları. Alakalı, alakasız videolar dolaşıyor ortada Kürtçe ve Türkçe karışımı konuşan bazı insanlar güya PKK'yı destekler nitelikte konuşmalar yapıyor ve her nedense bu konuşmaları servis eden adresler hep aynı, hani şu Cumhuriyeti geri götürmeye heveslenen şimdilerde birdenbire Milliyetçilik damarları kabaran güruh yok mu? Hep o adreslerden servis ediliyor ve bu bu videoların üzerine Kürtleri PKK destekçisi gösteren yorumlar iliştiriliveriyor. Kimisi HDP Binalarını yakarak vatan kurtarıyor sözüm ona, kimisi en iyi kürt ölü kürttür naraları atarak dolaşıyor ortalıkta. Sosyal paylaşım sitesi hesapları üzerinden özellikle fake hesaplardan kendilerince milletin algısıyla oynayıp galeyana getirme gayreti içerisine giriyorlar. Birileri korku salıyor, birileri ümitsizlik pompalıyor sürekli. Bu arada cübbesinden, sakalından utanmayan başka birileri Halep üzerinden Alevi-Sünni düşmanlığı körüklemenin derdine düşüyor. Kendince Alevi-Sünni kavgasını Türkiye'ye sıçratacak. En azından bunu amaçlıyorlar. Ama bu tür oyunlarda çok şükür ki Milletin ferasetine çarpıp geri dönüyor.
Politikacılarımızın tamamına yakını sağduyu çağrıları yapıyor. Bahçeli bile HDP binalarının yakılmasını kesinlikle kabul edilemez bulduğunu ifade ediyor ve kardeşlik vurgusu yapıyor sağolsun. Yine Sayın Cumhurbaşkanı da itidal ve sağduyu çağrılarında bulunuyor. Başbakan, MHP ve CHP Genel Başkanları ile yan yana şehit cenazesinde saf tutuyor ve elele PKK'ya lanet okuyarak birlik mesajları veriyor. Yine Numan Kurtulmuş gibi Berat Albayrak gibi iktidarın milli yüzü diye tarif ettiğim bazı isimler son derece yerinde açıklamalarla sürecin Millet lehine sonuçlanması için katkı sunuyorlar. HDP'li politikacılar bile işin bir toplumsal buhrana ya da iç savaşa sürüklenmemesi için geçte olsa kendilerince bir gayret orataya koyuyorlar ki ben bunların pek çoğunun samimi olduğuna inanmak istiyorum. Haince şerefsizce PKK ile kol kola gösterilmeye çalışılan Mustafa Kemal Atatürk'ün partisi CHP'nin yöneticileri son derece soğukkanlı bir şekilde karşılıyor bu iftira ve karalama kampanyalarını ve Millette oluşturulmak istenen kamplaşma ve kutuplaşmanın önüne geçmek için çok önemli bir misyon yükleniyorlar sağolsunlar. Kurucu iradenin partisi olduğunun bilinciyle hareket ediyor artık CHP'li yöneticiler ve hareketlerine ve açıklamalarına daha dikkat edip, özen gösteriyorlar. Valiliklerin düzenlediği teröre lanet yürüyüşlerine hemen hemen tüm siyasi partiler katkı sunuyor karınca kaderince, yani Milleti bölmek isterken bir ediyor hainler güruhu da farkında değiller. Millete kardeş olduklarını ya da kardeş olmaları gerektiğini hatırlatıyorlar. Alevisi-Sünnisi Ehli Beyt sevgisinde birleşip buluşuyor. Kürdü-Türk'ü Ay yıldızlı bayrağın gölgesinde elele yürüyüp Kahroslun PKK diyor. İktidar partisi genel başkanı muhalefet partilerinin genel başkanları ile yanyana şehit cenazesine katılıyor. Bunlar aslında aranan ve özlenen tablolar.
Peki bu güne dek çektiklerimiz ne olacak? Yapanın yanına yaptığı kar mı kalacak? İşte bu sorunun cevabını savcı ve hakimlerimiz versin müsaade edelim. Bizler ne askeriz ne polis ne de Savcı ya da Hakim. Elbette bu sürece gelmemizde sorumluluğu olanlar hem hukuki hem de politik sonuçlarına katlanacaklardır. Ama bizim kimseyi cezalandırma lüksümüz olmamalı. Bir kere aramızda paralelci, FETÖ'cü arayıp durmaktan artık vazgeçmeliyiz. Kim FETÖ'cü, kim değil, bunlara Savcı ve Hakimlerimizn karar vermesini beklemeliyiz. Bir insan FETÖ'cü ise ve suç işlemişse aramızda işi ne? Devlet muhakkak sizin bizim bildiğimizi bilir, illa bilmediğini düşünüyorsanız gidip ihbar da edebilirsiniz ama kimsenin kimseyi delilsiz mesnetsiz suçlamaya hakkı yok. En azından hangi delillerin kişinin FETÖ'cü olduğuna ispat için yeterli olduğunu bilmiyoruz. Bunlar bizim işimiz değil. Güvenlik güçlerimiz ve Savcılarımızın işine de biz el atmaya kalkarsak bu işin üstesinden gelemeyiz. Siyasi tarafına gelince doğruyu konuşalım; bu hususta hepimizin partisi sınıfta kaldı nerdeyse. Hepimizin oy verdiği siyasi partilerin bu noktaya gelinmesinde az ya da çok kabahati var. Elbette ki AKP'ye oy veren kadar diğer partilere oy verenler soumlu değil ama neticede bu da o kişilerin takdiridir demek durumundayız ve yine bizim bir realitemiz olduğu bilinciyle hareket ederek nezaket çerçevesinde hareket etmeliyiz biribirimize ve biribirimizi suçlamak ve ağır eleştiriler getirmekten vazgeçmeliyiz. İktidarın sorumluluklarında gelişen olayların ardından yaşanan sıkıntıları gerekçe göstererek halkımızı bir daha bu iktidara oy vermemeye ikna etmeye de çalışabiliriz elbette. Ama kimseye hakaret hakkımız yok kimseyi vatan haini münafık ilan etme hakkımızda yok somut verilerimiz olmadığı sürece, en azından genelleme yapmak hakkımız değil. Facebook'ta bazen çok ağır hakaretler edildiğini görüyorum; özellikle HDP'ye ve AKP'ye oy veren kitleye yönelik, bunları doğru bulmadığımı da ifade etmeliyim. Gerginliğin bize kazandıracağı hiç bir şeyin olmadığı bilinciyle yaraları sarmaya çalışmalı ve bir an önce toparlanıp, uygarlıkta ve medeniyette layık olduğumuz zirve noktalara ulaşmak için çalışmaya koyulmalı, çocuklarımıza güzel bir ülke, güçlü bir Devlet ve parlak bir gelecek bırakmanın endişesiyle hareket etmeli. Ne pahasına olursa olsun, toprak bütünlüğümüzü ve BİRLİĞİMİZİ muhafaza etmeliyiz diyorum vesselam...
Panik yapmayın tatbikatta sona geldik; ondan bu beyhude çırpınışları!
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
eren 8 yıl önce
evet alevi sünni çatışması mı dedin senin buradan bu meseleyi kaşımak için neler yaptığını da biliyoruz ayrıca uydurduğun hikayelerin kimler tarafından istendiğinide terörle mücadeleyi de hükümet değil de genelkurmay hükümete rağmen yapmış
gercektender her yaptığınız öngörü yada tahmin çıktı.seni tebrik ediyorum çavuşoğlu ve inşAllah bu dediklerinde çıkarda milletçe kurtuluruz terörden ve akpden.ümidimiz yok denecek kadar az çünkü amerika israil ve batı kaşımayı sürdürüyor düşmanlıklari. devletimizs güvenmek isteriz elbette ama akp gitmezse devlet kalmayacak.