Koca 30 Ağustos geçti, Diyanet dahil hiç bir kurum ya da kurum yöneticisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de bir Müslüman olduğunu hatırlatan bir etkinlik düzenleyip, ardından rahmet okumadı yada rahmet okunmasına vesile olacak bir etkinliğe imza atmadı. Atatürk'ün de bir Müslüman olduğunu dolayısıyla O'nun da Fatihalar ve Yasinler ruhuna okunmasını isteyebileceğini, O'nun da saatlerce hayırla anılmak isteyebileceğini hatırlatan tek siyasi lider ve siyasi kurum ise Prof. Dr. Haydar Baş beyefendi ve O'nun önderliğinde yürüyen kadronun oluşturduğu parti oldu. Hemen belirteyim; O'nun önderliğinde yürümeyi, O'nun yanında gözükürken bile terk edip, O'nun önüne kendini koymaya çalışan ve O'nun kavga etmek istemediği kişi ya da kurumlarla, adeta kavgalıymış gibi gösterecek konuşmalar yapan bir kendini bilmez hariç. Sayın Baş tutmuş açıkça söylüyor; “Devlet bizzat gelip, bu Devleti sen kurtaracaksın dediler” diyor. Bazı kendini bilmezler barışı istemezük, bize silah doğrulttunuz alacaklı olduğumuz halde icraya verdiniz, zinayı serbest bıraktınız diye feveran ediyor kürsüden ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya gider yapıveriyor kendince. Yahu arkadaş ne gerek var? Dinlesene Prof. Dr. Haydar Baş'ı ne diyor. Devlet benim nezaretimde Rusya, İran, Çin ve Suriye denkleminde uzlaştı diyor, şimdide batı ülkeleri hatta Fransa bile dahil olmak istiyor, hatta belki ABD bile benimle anlaşanlar kervanına girmek isteyecek diyor ve bütün dünya Devletlerinin kendisi ile anlaşmak üzere olduğunu söylüyor. Adam yalan da söylemiyor. Şöyle bir bakınca Sayın Baş'la herkes anlaşma niyetinde. ABD ve israil fitne peşinde sadece. Başka başka herifler, sözde siyasi liderler bile durumdan vazife çıkarıp rol çalma derdine düşmüş, senin şu ettiğin sözlere bak. Biz de meşhur bir söz vardır hani ağıla kurt getirir diye biten, ama o sözü burada kullanmak istemiyorum Hocanın hatırına.
Demiyor mu Sayın Baş, Emniyet Genel Müdürümüz bana referans olur, gidin sorun isterse diye. Peki bu Emniyet Genel Müdürü sonuçta Süleyman Soylu'nun emrinde değil mi? Soylu, Haydar Baş Hoca'ya düşman olsa, Emniyet Genel Müdürü de düşman olacak diye bir kaide yok ama Bakanının düşmanlığı olan birine Soylu'nun altında görevli Genel Müdür referans olmayı kabul eder mi sizce? Ya Soylu'nun bilgisi dahilinde bu haberler gönderilmişse... Belki de Sayın Soylu'nun bu görüşme ya da ne şekilde gerçekleştiğini bilmediğimiz haberleşmelerden hiç haberi olmayabilir. Belki de duysa ne acele ettiniz, bana da haber etseydiniz ya diyecektir. Kimbilir belki de siz haklısınızdır istemiyordur Haydar Hoca'ya itibar edilsin. Lakin Sayın Baş aleyhine bir beyanını duymadım ben şahsen Soylu'nun. Sahi vatan sevmek ve ülkesi ve milleti için insanlık için projeler üretmek dışında hiç bir fiili olmayan, yani ömrünü Vatanına Milletine ve Devletine vakfeden Haydar Hocaya ne düşmanlığı olabilir ki Sayın Soylu'nun? Hoca zaten, kanunsuz bir tek işi fiili ya da sözü olmayan Vatanseverliğinden ve Devletçiliğinden kimsenin kuşku edemeyeceği, her şeyi meydanda şeffaf bir siyasi lider değil mi? El-cevap evet. Prof. Baş beyefendi'nin evi yol geçen hanı gibi değilse de, evine en rahat girilebilen siyasi parti Genel Başkanı ünvanını hak eden bir lider olduğu kesin. Kimseden saklısı, gizlisi yok. Davetli-davetsiz gelip misafir olabiliyorsunuz tabi ki tanıdık olmanız kaydıyla ya da tanıdık referansı ile gelmiş olmanız kaydıyla. Kendisi bizzatta ilgilenebiliyor, evdeki yardımcılara yada kurmaylarına da havale edebiliyor gelenleri ama muhakkak bir muhatap buluyorsunuz ki bizimle her kendisini evinde ziyaretimiz sırasında bizzat ilgilendi sağolsun. Açsan karnını doyurabileceğin, susuzsan sularını mahallenin gençlerinin aşağıdaki akar çeşmeden taşıyıp size içirdiği bir evde sizi misafir edebilecek birileri muhakkak vardır hizmetinde. Kimse para karşılığı çalışmaz yanında ama herkes yardımcı olmak ister Hocaya ve hizmetinde bulunmak ister. Profesörlerin bile hizmet etmekten şeref duyduğu bir insan sonuçta ki ben bunların canlı canlı tanığı olmuş bir seveni ve sıkı takipçisi olarak söylüyorum. Aynı zamanda bir gazeteci gözüyle tanıdığım Haydar Baş portföyünü de olduğu gibi objektif sizlere sunmak ve tanıtmak hizmetini yapmaya çalışıyorum sonuçta. Lakin Hocanın etrafında var bir kaç kişi Devletle de Milletle de kavgalı. Sürekli Milletimizi kötülüyor; cahil diyor, suçlu diyor, Hocamızı görmedi diyor oy vermedi diyor, belki haklı tarafları var ama böyle de barışılmıyor ki. Kendi başarısızlığı ile bir nebze bile yüzleşmeden suçun yarısını millete atıyor öbür yarısını da devlete, oh ne ala... İyi de arkadaş, Devletin İçişleri Bakanı ile neden kötü olalım ya da neden kötülük umalım İçişleri Bakanımızdan. Haydar Baş beyefendiye Susurluk'ta polislerce silah doğrultulunca, en fazla tepkiyi biz verdik burada ve kim ne derse desin, en ağır eleştirileri de biz getirdik Sayın Soylu'ya, fakat her şeyin bir vakti ve yeri olmalı değil mi? Sayın Soylu sonuçta hiç haberi yoksa da sorumludur ve eleştirilebilir elbette hatta eleştirilmelidir de yeri geldikçe, vaktince.. Lakin öğrendiğimiz kadarıyla Prof. Dr. Haydar Baş beyefendi; “ben Devletim evladım, siz kimin arabasının önünü kesiyorsunuz” deyince şaşırıp özür dilemişler. Sonrasında da Hocamızı üzmemişler ve gerekli idari, adli soruşturmayı da başlatmışlar. Ağır eksik giden yanı varsa Hukukçular ilgilensin ve bilgilendirsin yeri ve zamanında. Samimi olmayabilirler ama Sayın Baş'ın ben Devletin ta kendisiyim demesine itirazda etmemişler. Siz Devlet değilsiniz de dememişler ve Devlet büyüğüne muamele eder gibi özür dileyerek yanlış anlaşılma olduğunu söylemişler. O halde kavgada bu ısrar niye? Yalan söylüyorlar art niyetli idiler ve bilerek yolumuz kestiler, Hocamızı yıpratmak, çaptan ve gözden düşürmek hatta ezmek istediler diyorlar. Doğru da olabilir bunlar. Ama emin miyiz ya da eminsek bile olan olmuş ne yapabiliriz? Hem bu konuyu hatırlatmanın sırası olduğuna emin miyiz? Pekala git madem bunu adliyede Hakim önünde ispat et ne sıkıntı? Ama yeterli delilin yoksa niyet okuyuculuğuna ne gerek var? Özür dileyen eğer masumsa affet, değilse havale et hukuka olsun bitsin. Hem senin ne üstüne elzem? Doktor adamsın bırakta bu konularda hukukçular konuşsun. Anayasa Profesörü Ünal Emiroğlu beyefendi Hocanın yanında oturuyor, kimseye gider yaptığı yok, barıştırma derdinde, Hocayı millete doğru anlatabilme derdinde ve bana sorulursa senden beş gömlek daha samimi. Bırak madem o anlatsın; Soylu'nun eksiği, yanlışı varsa, Hukuk; Hocamıza haksızlık ediyor ve etmeye devam edecek gibi görünüyorsa. Ya da ne bileyim belki 10'a yakın Hukukçu arkadaş konuştu ne güzel pırıl pırıl insanlar da var hocanın etrafında. Neden o Hukukçular susarken sen kürsüden İçişleri Bakanına gider yapacak cüreti kendinde buluyorsun. Tamam halen yargılandığı saçma sapan davada büyük haksızlık ve kumpaslar var. Hali hazırda azmettirmekten yargılananın mal varlığına el konulmuş ama azmettirilen ve atılı iftirayı fiilen işlediği iddia edilen, kişinin mal varlığındaki tedbir kaldırılmış. Hiç olacak iş mi? Azmettiren belli, suçu sabit sanki, azmettirildiği için tehditte bulunan kişinin suçu henüz net değil. Ortada suçta yok bence oda ayrı konu. Bu kadar çarpık adalet mi olur? Dünya Devletleri ayağına kırmızı halı sermeye hazır herkes kendi ülkesinde görmek istiyor ama bizim ülkemiz adama Yurt Dışı çıkış yasağı koyuyor, garabet bu kadar büyük yani. Lakin bu haksızlıkla Soylu'nun ilgisinin olduğuna emin miyiz? Tamam, siyasi bir dava besbelli de sorumlu neden AKP Hükümeti, Erdoğan ya da Adalet Bakanı değil de salt İçişleri Bakanı olsun ki?
İçişleri Bakanını eleştirmeye de eyvallah ki asla korkmayacağımızı daha önce nasıl eleştirdiğimizi herkes bilir. Siz de korkusuzluğumuzu bildiğinizi ve yaşadığımız şehirde kimseye Haydar Baş hoca aleyhine konuşma fırsatı bile vermediğimizi de itiraf etmişsiniz Nurullah Çavuşoğlu'na ama belki adamın haberinin bile olmadığı konularda niyet okuyuculuğuna dayalı itibardan düşürmeye yönelik açıklama yapmaya kesinlikle hayır. Ya o insanın bu olan bitende dahli sandığın kadar ya da sandığın gibi değilse, hele o zina işiyle İçişleri Bakanı’nın ilgisi ne? Soylu AKP'ye gelmemişti zina serbest bırakıldığında, kızacaksan Reis'e kız, AKP'nin hepsine kız ya da neden sadece İçişleri Bakanını sorumlu tutuyorsun bu başına gelenden. Adalet Bakanı neresinde mesela Hocamın davasının, İçişleri Bakanı neresinde. Tartışılacaksa İçişlerinden önce Adaletin meşruiyetinin tartışılması gerekmez mi? Hem kendisi de Trabzon'lu olan Süleyman Soylu'nun ağzından biz hiç hoca aleyhinde laf duymadık. Diyanet bile dedikodusunu etmeye haşa tarikat şeyhleri ile bir göstermeye çalıştı da biz Soylu'dan ya da Devletimizin İstihbarat birimleri dahil başka kurumlarından Hocayı kötü göstermeye yönelik bir açıklama da görmedik. Devlet Sayın Baş'la bir biçimde buluşturulmalı, Milletle barıştırıp buluşturma işin, zaten iş başa düşecek ve biz üstleneceğiz görünen bu. Çünkü Sayın Baş'ın iyi tanıtılamadığı aşikar. Tamam, etrafındaki bu bir kaç arkadaş dışında çok iyi bir kadrosu ve orijinal fikir ve projeleri var aslında, iyi de hatip, kadrosunda da iyi hatipler var ama medya ile iyi geçinemediler nedense bir türlü? Ya da mesela Devletin kurumları ile ha keza aynı şekilde. Yeni Mesaj Gazetesi Genel Yayın Direktörü şikayetçi, Meltem TV Yayın Yönetmeni de. İkisi de Kamu Desteğinin yandaşa akıtıldığından ve kendilerine hakları olan pay verilmediğinden şikayetçi. Haydar Baş gibi bir değere sahipsin ama O’nun yazılarını okutamıyorsun öyle mi? Vallahi bu işte bir iş var arkadaş? Bir reyting söylüyor övünerek sanırsın Milyonlar tirajı var. İyi de pek çok gazeteden fazla bu tiraj, tamam ama böyle mi olmalı? Milyonlar bilse okumaz mı böyle bir gazeteyi. Demek ki ya sunum ya ambalaj ya da pazarlama da bir problem var. Prof. Dr. Ömer Eğercioğlu mesela ne kadar aklı selim konuştu herkesi aklın yoluna ve bir olmaya davet etti. Sen daha şimdiden bizi peşin hükümle dışlarsan Sayın Soylu'yu dışlarsan kiminle anlaştıracaksın.
Halk zaten sana sorarsak ahmak afedersin ki hiç utanmadan kürsüden ya da köşesinden bunu yazanlar bile var maalesef. Neymiş efendim anlamamışmış halk. Yahu ben de dinliyorum Haydar Baş beyi, Türk Milleti zekidir demiyor da “benim milletim ariftir, siz doğru dürüst anlatın, anlar” diyor ya işte. Hocanın arif dediği, Allah seviyor dediği bir millete sen nasıl hakaretamiz konuşursun. Hem sonra Milleti suçluyorsan siyasetten çekil. Milletle Haydar Baş'ın arasına bari duvar olma, belki iş bilir insanlar gelir anlatır hocanın fikir ve düşüncelerini sermaye ile medyaya iyi geçinir ya da kendisi başka işler yapar para da kazanır birileri gelir duyurur belki sen kenara gelirsen. Siz Sayın Baş'ı rahat bıraksanız zaten sizi kurtarmak için harcadığı eforu milleti ve devleti kurtarmaya harcasa işi tek başına bile bitirip gelecek. Lakin kim yanaşsa size çapıyor anlaşılan. Kim yanaşsa sizin taleplerinizle karşılaşıyor ya da açık mukavemetinizle. Hoca Devlet bana referans oldu deyip dururken, Hoca Emniyet Genel Müdürlüğünden sorun beni deyip dururken, İçişleri Bakanına zinayı neden suç olmaktan çıkarttın? sorusu yöneltmenin alemi ne, mantığı mantalitesi ne? Hiç akıl sahibi kişi suç hatırlatır durur mu? Madem uzlaşı isteniyor, barış isteniyor o halde barışa davet ve teşvik eden nutuklar atsan sen de diğer bir çok kurmay gibi. Sen neden savaş naraları atıyorsun? Soylu ile Hoca savaşsa kim kazanır? Tabi ki Haydar Baş beyefendi kazanır tamam ama tecrübe etmeye ne gerek var? Kim ne kazanır bilinmez belki Hoca sonunda tazminat kazanır ama Türk Milletinin zaman kaybedeceği kesin. Soylu'yu hapse attıracak elimizde kanıt olsa bize ne? Hele ki size ne? Siz Hukuk adamı mısınız? Savcı Hakim misiniz? Hayır. Dedektif ya da polis? Yine hayır, Avukat bile değilsiniz, üstelik siyasetçisiniz size ne bunlardan? Varsa elinizde delil ve çok kızıyorsanız Sayın Soylu'ya ya da bazı polislere verin adli mercilere bildiklerinizi ya da elinizdekileri olsun bitsin. Ama dedikoducu insanlar gibi ne gerek var böyle bir günde, “Soylu'ya zinayı suç olmaktan çıkarttın, namus emniyetimiz gitti” demeye. Bu bir suç mu? Evet bence de zina suç olmaktan çıkmamalıydı. Bence de az çok Devletçe, az çokta halkça cezalandırılmalı hiç değilse ayıplanması sağlanmalıydı. Zinanın bu kadar arttığı ve ulu ortaya döküldüğü bir zeminde yaşamak hayli zor sizi anlıyorum ama şimdi 30 Ağustos kutlaması yapıyoruz ve konular genelde 30 Ağustos ve Kuvva-i Milliye ağırlıklı, sen ne gerek duydun bağırıp çağırıp insicamı bozmaya? Hem burada bu konunun yeri mi? Çık yarın Erol Mütercimler abinizle beraber kanala dilediğini söyle, Zafer Programının keyfini neden kaçırdın? Haydar Hoca siz pek farkında olmasanızda bizim 2. Kurtarıcımız hatta belki de dünyayı kurtaran adam olarak tarihe geçecek düzeyde entellektüel seviyesi olan bir kişi ki; Nobel barış ödülünü bence hak ediyor. Herkesle barışmak istiyor, kendisine yıllarca düşmanlık etmiş insanlara bile barış eli uzatırlarsa, barış eli uzatmaya hazır. İçimizde en şefik O olduğu için zaten bu kadar rahat davranıyor, pervasızlaşabiliyorsunuz. Nasıl olsa bize kıyamaz diye düşünüyorsunuz anlaşılan. Ama adalet duygusu var ya o duyguyu es geçmeyin bazen merhameti yener ve baskın gelir, korkun adalet duygusundan. Neyse sizinle ilgili adaleti, halk ve Haydar Baş beyefendi bilir beni ilgilendirmez lakin laf yeri gelmişken yazayım istedim, artık barış ve kardeşlik istediğimiz artık el ele bayramlara gitmek istediğimizi. Biz savaş kesecek söz duymak istiyoruz. Birilerinin saçma sapan akıl almaz kinleri, nefretleri, düşmanlıkları, kibir ya da hasetleri sebebiyle koca Türk Milleti yok olmanın eşiğine geldi, Devlet bile çöktü, haftalar sonra bugün konuşan ve felaket tellallığı yapmayı bir biçimde sürdüren Kılıçdaroğlu'na kalırsa toplamakta mümkün değil. O da gerçi ne kafası yaşıyor bir türlü anlayabilmiş değilim. Uşak'ta da ısrarla CHP'yi kötü gösteren adamları tutuyor, yukarıda medya önünde ya da arkasında yanında gezdirdikleri istişare ettikleri de ha keza öyle. Bir dolu OĞLU Soy ismi var etrafında, bir tek Çuhadaroğlu isen bir de Çavuşoğlu isen giremiyorsun yanına. Bekaroğlu'ndan İmamoğlu'na, Kaftancıoğlu'ndan Tanrıkulu'na nerede Milli ya da ulusal cephenin nefret edeceği ne kadar enteresan ve anlaşılmaz sevimsiz tip var kullanıma müsait, hep Onlarla görüntü veriyor. Israrla bağırıyor, sakın bize oy vermeyin, ne yapacağımızı biz de bilmiyoruz ve bizim Atatürk'le de Ehlibeyt ya da Alevi anlayışı ile de hiç ilgimiz yok diye avazı çıktığı kadar bağırıyor her gün. İl Başkanının sürekli ve ısrarla rakı içerken fotoğraf paylaştığı gibi. Kendisi ile rakı içen de kalmadı Levent abiden başka o da ayrı konu. Ya da vekilinin bir FETÖ bir METÖ çetesi ile gözüküp iş tuttuğu gibi.
Neyse tekrar başa dönersek Haydar baş ve Kadrosu da bir kaç arıza dışında 30 Ağustos günü çok güzel bir imtihan verdi bence. Hem Haydar Baş beyefendinin hem de kadrosunun doyurucu 30 Ağustos ve Kuvva-i Milliye sohbetine tanıklık ettik. Hemen ardından aynı günün akşamına da mevlidi şerifler, kasideler Yasinler Fatihalar okundu ve Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhuna hediye edildi. Pek tabi ki Peygamber Efendimiz (sav) ve ailesinin ruhuna önce sonra bütün gelmiş geçmiş şehitlerimizin ve sonra Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının ve pek tabi ki Cumhuriyet sonrası Demokrasi yada asker şehidi pek çok kahramanımızın da ruhuna hediye edildi. Dualar eden hocalarda çok iyi iş çıkardı gerçekten içtenlikle edildi ve içtenlikle amin denilecek cinste güzel ve gerekli süslemeler ve emek gösterilmişti. Beni gerçekten duygulandıran bu güzel gelişmeleri de bir hakkı teslim etme adına siz takipçilerimize duyurmak istedim. Sağolsun Prof. Dr. Haydar Baş beyefendi, Milletimizin bütün bu eziyetler kendisine yapılırken adeta seyretmiş olmasına rağmen Milletimize de, Devletimize de, bayrağımıza, zaferlerimize ve nihayet Cumhuriyetimize de sahip çıktı ve dolu dolu bir 30 Ağustosu bize yine Meltem TV ekranlarında yaşattı. Diğer medya görmezden gelse de biz bari görmezden gelmeyelim bu hizmetlerini ve teşekkür edelim istedim. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın şahsında Bağımsız Türkiye Partisi’nin ve Sayın Baş’ın hazırladığı 30 Ağustos programına emeği geçen herkesi ve başta BTP'liler olmak üzere katılım sağlayan herkesi kutluyor teşekkür ediyorum. Bir olmalıyız, iri olmalı, diri olmalıyız diyerek sözlerimi noktalıyorum. Bu Milletin sağcısı da solcusu da müslüman ve bu ülkenin kurucusu Gazi ünvanını taşıdığını şerefle söyleyen bir müslüman. Üstelik adının önüne eklenmesini isteyebileceği sıfat olarak Cumhurbaşkanlığı ya da benzeri birçok resmi sıfatın adının önüne konmasını istemek yerine bir Gaziliği bir de Başöğretmenliği tercih ve rica eden Atatürk'te son derece dindar üstelik sıkı bir Ehlibeytçi ve Ali'ci bir MÜSLÜMAN'dı... Gazimiz, Baş Öğretmenimiz ve Başkomutanımızın Ruhuna bir Fatiha okuyanın geçmişlerine rahmet olsun.
Mükemmel bir yazı olmuş! Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i doğru anlamak ve objektif bir şekilde anlatmak kayda değer bir kabiliyettir diye düşünüyorum