Bildiğiniz gibi uzun süredir Uşak Haber Merkezi ekibi olarak siyaset sahnesinin adeta bir tiyatro sahnesine dönüştüğünün ve politik söylem ya da proje üretilmediği gibi, içi boş vaatler, selfie çekilmeler, tokalaşmalar dışında politika adına nerede ise hiç bir şeyin vitrine çıkarılmadığının altını çiziyoruz. Üç partinin Genel Başkanları da, yaptıkları icraatler ve söyledikleri ile adeta anlaşmış ve aslında perde arkasında birlikte hareket ediyorlarmış izlenimi vermekte. AKP iktidarının ülkeyi bölünmenin eşiğine getirdiğinden, ABD-İsrail projesi olan BOP'a eşbaşkanlık yapmak sureti ile komşu ülkelerimizde kan ve gözyaşı hakim olmasına vesile olduğundan,Türkiye'nin dünyada nerede ise hiç itibarının kalmadığından, madenlerimizin ve Devletimizin gelir getiren kamu kurumlarının yabancı sermayeye nerede ise üste para vermek sureti ile peşkeş çekildiğinden, Türkiye'nin borcunun AKP iktidarında 4'e katladığından, AKP'nin PKK ve İŞİD ile birlikte anılmasına sebep olacak bir takım kirli ilişkiler içerisine girdiğinden bahsetmesi, milleti tüm bunlardan haberdar etmesini beklediğimiz BAHÇELİ ve KILIÇDAROĞLU, bırakınız muhalefet etmeyi, adeta AKP'yi iktidarda tutabilmek için Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu'na yardım ediyor. Ak Saray'ın kaçak olduğunu ve de Recep Tayyip Erdoğan'ın diktatörlüğe doğru gittiğinin dışında doğru dürüst bir eleştiriyi malesef milletin kulakları işitmiyor. Ne Yahudi Lobileri ile, Mason Locaları ile ilişkileri gündem ediliyor AKP'nin, ne ihanet boyutunda terör örgütü temsilcileri ile yapılan görüşme ve anlaşmalar gündem ediliyor. "Doğu ve Güneydoğu'da yolların altına bomba döşenirken sen neredeydin Ey İçişleri Bakanı ya da Ey Başbakan" diyen bile yok. Neredeyse her gün şehit haberleri geliyor; günde ortalama üç dört şehit veriyoruz. Ankara'nın göbeğinde canlı bomba eylemi yapılıyor, 100 vatandaşımız ölüyor. Üstelik AKP Hükümetinin ciddi zaaflarının olduğu hatta göz yumduğu yönünde ciddi bulgular var, ama ne hikmetse Kılıçdaroğlu ve Bahçeli bunlardan tek kelam bahsetmiyor. Geçtiğimiz günlerde Uşak'taki altın madeninin, Uşak siyasetindeki yakın ve ciddi etkisine dem vuran bir yazı kaleme alan Nurullah Çavuşoğlu, o yazısında madeni Devlet işletse neler olabilirdi? Uşak açısından ne kadar faydalı olabilirdi? sorularının yanıtlarını verdi ve maden firması olan Kanadalı Tüprag firmasının kazandığı devasa paralardan bahsetti. Düşünün bir kentte maden çıkartılıyor, üstelik siyanür kullanılarak. Bu maden, başka madenlerin cevherini de oradaki halk müsade etmediği için burada işliyor ve madenin sınırları içerisinde bulunduğu kenti, 2 kez yeniden inşa edebilecek paraları her yıl kazanıyor. Ama o kentte, o ülkede maden firmasının kazandığı paraya sadece işçilik yapabiliyor. Madene işe girebilişinizi de AKP'nin milletvekilleri, İl Genel Meclisi Üyeleri sağlıyor. Madenlerimiz yabancılara teslim edildiği gibi maden sahalarımızdaki arama ruhsatları da çoktan ecnebi firmalara teslim edilmiş durumda. Ama MHP ve CHP'den bu hususta da çıt yok. Ülkede seçim yapılıyor, üç buçuk partinin lideri bir araya gelip bir hükümet kuramıyor. Neden kurulmadığını ya da kurulamadığını ise hiç kimse bilmiyor. Yetmezmiş gibi ne Genel Başkanlar değişiyor, ne milletvekili adayları; ama yeniden, aynı şartlarda millet seçime gitmeye zorlanıyor. Muhalefetten yine çıt yok. Adeta birbirlerini eleştirebilecekleri belli çerçeveler oluşturulmuş ve o çerçevenin dışına çıkılmıyor gibi bir durum sözkonusu. Yani "ben sana şunu diyeyim, sen de bana bunu de" şeklinde baştan anlaşılmış gibi duruyor ve Genel Başkanların iradeleri kendi ellerinde değil gibi bir hal var. Çünkü üç partinin Genel Başkanının da bir dediği ötekini asla tutmuyor. Ortada adeta bir kayıkçı kavgası var. Genel Merkezler nezdinde durum bu.
Gelelim yerele; yerelde de durum hiçte farklı değil. AKP'nin Yahudi bağlantılarını ortaya koymasını beklediğimiz Milliyetçi Hareket Partisi'nin 1. Sıra Adayı Durmuş Yılmaz; Yahudi çıkarlarını korumak üzere kurulmuş, dünya üzerinde kirli tezgahların, Müslüman coğrafyasında kan ve gözyaşı akmasının müsebbibi olarak gösterilen CFR isimli Masonik Teşkilatlanmanın Türkiye Şubesi'nde Yönetim Kurulu üyesi. Yani Recep Tayyip Erdoğan'ın, kabrinin başına gittiği Teoder Herzl'in kurucusu olduğu fikri yaymak ve yaşatmak üzere kurulan CFR'nin, üstelik sıradan üyesi de değil, Yönetim Kurulu Üyesi MHP gibi bir partinin Milletvekili. 2. sırada da yine cemaat ile sıkı bağları olan başka bir isim var; Gökhan Özoğul. Gökhan Özoğul'u da, Durmuş Yılmaz'ı da defalarca dinledim. İkisi de AKP'nin cemaate yaptığı operasyonlar dışında, AKP'yi nerede ise hiç eleştirmedi diyebilirim. Varsa yoksa cemaatin dillendirdiği hususları ısrarla dillendirmekteler. Yani bu iki adayın gündemini, Samanyolu TV, Bugün TV, Zaman Gazetesi gibi yayın organları belirliyor adeta. Şimdi siz nasıl olacakta Eşme'de bulunan altın madenini işleten, Cemaat ve Yahudi Lobileri ile arası çok iyi olan Kanadalı Tüprag firması aleyhinde tek kelam duymayı bekleyeceksiniz Durmuş Bey ya da Gökhan Beyden. Tabi ki ben demiyorum ki illaki eleştirilmeli, ama Uşak'ın haklarının aranması gereği olası durumlarda eli kolu sizce de bağlı değil mi bu insanların?
Gelelim CHP'ye; orada da durum aslında aşağı yukarı aynı. Belediye Başkanlığı boyunca zaman zaman eleştiriyor gibi yapıp sonradan çark etse de Ali Erdoğan'da bahsi geçen firma ile iyi ilişkiler içerisindeydi, hala da çok iyi ilişkiler içerisinde olduğunu bilmekteyiz. Ayrıca Ali Erdoğan'ın Pensilvanya ziyareti sebebi ile partisinden atıldığı hepimizin malumu. Yani kendisi devri zamanında MHP'den vazgeçti ama Gülen'den vazgeçmemişti. Ali Erdoğan MHP'den ayrılırken beraberinde bazı meclis üyelerini de götürmüş ve partiyi biribirine sokmayı ve yıpratmayı da becermişti. Özkan Yalım'a gelince; kendisinin, İl Özel İdaresi ile de Altın madeni ile de gayet iyi ilişkiler içerisinde olduğu hepimizin malumu. Zira tırları, kamyonları harıl harıl çalışmakta. Elbette işlerini yapmasında bir beis yok. Ama madenin de, İl Özel İdaresi'nin de AKP'den ve cemaatten izinsiz asgari ücretli işçi bile almadığını göz önünde bulunduracak olursak, durumun hayli vahim olduğunu görebiliriz.
AKP'de zaten söylenmeye lüzum dahi olmayan durumlar mevcut. Mehmet Altay hem Gülen Cemaati'nin AKP'deki Mlletvekili hem de Tüprag'ın milletvekili. Ağır bir itham olduğunun farkındayım ama, dava ederlerse bu iddiamı mahkeme huzurunda ispat edebileceğimi belirterek geçiyorum. Kaldı ki Altay'ın, TÜPRAG'ın avukatı olduğunu ve madenin ruhsat alması aşamasında köylülerden mülk edinirken Altay'ı kullandığını ve Altay'ın kendi köylülerini sattığını, bu yüzden de AKP'nin Altay'ın memleketi Ulubey'de asla başarılı olamadığını, Nurullah Çavuşoğlu bahsettiğim yazısında da belirtmişti. İkinci sıradaki Alim Tunç için de sanırım bir şey söylemeye lüzum yok; kendisi Sesli ailesinin özel doktoru.
Şimdi ülkemizde ve kentimizde durum bu iken, biz bu tiyatroyu ortaya koymaya çalışırken, Bahçeli bizi haklı çıkartan bir açıklamada bulundu ve dediki "Seçimden sonra, meclis içerisinden 5. parti çıkabilir". Bu ne demek; bu dört partinin listesinden seçime giren ve Milletvekili seçilen bazı isimler bir araya gelip 5. Partiyi kurabilir. Peki bu partinin kurulmasına sizce kim öncülük edebilir, sorusuna hepiiniz aynı yanıtı verdi eminim. Tabi ki de Abdullah Gül. Peki Abdullah Gül'ün partisine sadece AKP'den mi milletvekili gidecek, tabiki de hayır. Aynı zamanda CHP, MHP ve HDP'den de sandalye alacak. Bu isimler kimler olabilir sorusuna bir cevap arayın lütfen. AKP'den Mehmet Altay, MHP'den Abdullah Gül'ün eski danışmanı Durmuş Yılmaz, CHP'den de tabi ki Özkan Yalım. Peki sonuç 1-1-1 şeklinde değilde, herhangi bir parti 2 Milletvekili çıkartırsa bu tablo değişir mi? El cevap; kesinlikle hayır. Bütün siyasi partilerin ikinci sıra adayları da cemaatin sözünden çıkmayıp, Abdullah Gül'ün partisine destek verecektir. Zira hepinizin de bildiği gibi Abdullah Gül buz gibi de bir cemaat projesidir.
AKP'de konuşlananları da aynı gizli el, emirle konuşlandırmakta. CHP'de konuşlananları da aynı el yerleştirmekte. MHP ve HDP içinde durum aynı kanatimce. Zira cemaat ile sözüm ona bir varlık yokluk savaşı veren AKP'nin, Mehmet Altay'ın cemaat bağlantısını bilmeme şansı yok. Hele bu bağlantının halen sürüyor olduğuna ilişkin pek çok alamet varken, bu ismi aday göstererek risk alamaz, almamalı diye düşündü herkes. Eğer kavga samimi olsaydı, zaten böyle olması gerekirdi. AKP, cemaat bağlantısı çıkabilir diye düşünüp emin olmasa da Altay'ı yazmayıp, İsmail Güneş'i yazmalıydı mesela. 2. Sıradaki arkadaşı zaten geçmişte cemaatin referansı ile yazdığını herhalde biliyordu değil mi AKP Genel Merkezi? Demek ki ortada cemaat ile bir kavga söz konusu değil. En azından danışıklı bir döğüş söz konusu. Dört ya da beş kişi büyük gürültüler çıkartarak kavga ediyor. Biz evlerimizden inip bu kavgayı seyrediyor ya da ayırmaya kalkıyoruz. Kavgayı edenler ayrılıp köşe başında buluştuklarında cebimizden çektikleri parayı, altımızdan aldıkları madenlerimizi vs. aralarında pay ediyor, bizler de hala o kavganın kavgasını, kendi aramızda sürdürüyoruz. Yok sarıklı olan haklı, yok kravatlı olan haklı, yok fötr şapkalı olan haklı. Bir anlasak hepsi birlikte hareket ediyor, bir yüzleşsek gerçeklerle ve "defolun gidin" desek, biz kendi kendimizi yönetebiliriz. "Sizler kendinizi bile yönetmekten acizken, nasıl olacakta ülke yöneteceksiniz" desek inanın bana her şey çok farklı olacak.
Bizi zaman zaman komplo teorisyenliğinde ileri gitmekle suçlayanlar varmış işitiyoruz. "Asıl komplo teorisyeni sizsiniz" diyorum onlara. Düşünün bir parti var, 12 yıldır iktidarda ve ülkeyi zifiri karanlığa sürüklemiş ve bu ülkede muhalefet eden insanlar var. Siz buna inanıyorsunuz. Acaba hangimizin inandığı şeyler daha uçuk? Acaba hangimiz, hiç olmayan uçağı üretmiş gibi hava atıp oy isteyeni alkışlıyor, hangimiz bir takım saçma matematik hesapları ile partisinin 40. kuruluş yıldönümünde iktidara geleceğini söyleyebilecek kadar uçuk bir Genel Başkana alkış tutuyor? Acaba hangimiz Atatürk'ün partisinde Atatürk düşmanı, şaibelerle dolu bir ismin Milletvekili adayı yapılmasına alkış tutuyor? Acaba hangimiz amcasının oğlunu bile seçim çalışmalarına dahil edemeyen Milletvekili adaylarından medet umar haldeyiz? Söylesenize hangi adayın partisine on kişilik ya da on oyluk bir katkısı oldu? Uyanın beyler, bayanlar uyanın artık. Ülkemiz gidiyor, biz hala kayıkçı kavgası edenlerin peşinde mi gideceğiz? Gerçi millette ciddi bir uyanışta sezinliyorum. En azından Cumartesi günü itibarı ile tamamladığımız geniş çaplı anket çalışmasından aldığımız neticelerden edindiğim intiba bu. Sanırım Salı gününe kadar anketin sonuçlarını net net elde etmiş olurum ve Salı günkü yazımda anket çalışmalarımın neticelerini sizlerle paylaşma imkanı bulurum. Ama şimdiden söyleyeyim Uşak'ta büyük süprizler var.
Dipnot: 3 Büyük siyasi partide toplam 100'e yakın ifşa olmuş mason localarına üye milletvekili bulunmakta. Her partinin Genel Başkanı da bu gerçeği maalesef bilmekte ve bu isimleri hala milletvekili adayı yapmakta. Neden acaba dersiniz ve bunlarda Uşak Milletvekilleri ile beraber 5. Partiye gider mi dersiniz?
türkiye isrtemesede bu olaylar bu degisikliler olacakti be sayin kardes bütün mesele türkiyenin bu olaylardan nasil karli ve güclü sekilde cikmasidir.bu son olaylarda hat... yorumun devamı.