FETÖ Soruşturmasının başlatıldığı tarihlerde yani 2014'te soruşturmanın seyrinin yanlış gittiğine dikkat çeken yazılar yazdıklarını ve konuşmalar yaptıklarını dile getiren Gazeteci Nurullah Çavuşoğlu, Mustafa Yüce'nin sorusunun ardından, karara göz gezdirildiğinde anlaşılıyor ki, iddianamenin hazırlanış biçiminden, delil elde etme usul ve yöntemlerine, yargılama esnasında tutulan yoldan karara varmak için başvurulan yöntemlere hemen her konuda eksiklik yanlış ve kusurlar bulan istinaf mahkemesi, yerel mahkemenin kararını esasa inmeye bile gerek duymadan usülden bozmuş ve soruşturma ve yargılanmanın sıfırdan yapmanın önünü açmış dedi. Her şeyden evvel şunu ayrıt etmek gerekiyor ki bu bozma esastan bozma değil usulden bozmadır. Esasa indirgemeye bile gerek görülmemiş ve usul yanlışlıkları gözlemlendiği için bozmuş.
Hatırlayacaksınız ben 17/25 Aralık sonrası soruşturma ilk başlatıldığında uyarmıştım ve bu yöntemlerle yapılacak bir fetö soruşturmasının doğru neticeler doğurmayacağına işaret etmiştim. Keza siyasetin etkisi bu kadar çokken Adalete AKP Hükümeti döneminde yapılacak bir fetö soruşturması ve yargılanmasının istenen doğru neticeyi veremeyeceğini de belirtmiş idim. Nasıl olmuştu hatırlayın. Bir iş adamı mağdur yarattılar o işadamı mağdur üzerinden soruşturma başlatıldı sonrasında itirafçılar geldi itiraflarda bulundular o itiraflar ışığında FETÖ Soruşturması ve yargılanması yapılmıştı. Ne diyordu itirafçılar falan otele gittik, falan yerde bağışta bulunduk, falanca benden bağış istedi, zekat topladık, himmet istediler verdik, vermeyince şöyle bir baskı gördük gibi konular üzerinden gidildi. Fetö'yü siyasi gücüyle STK'lar ve kamuoyu üzerindeki etkisiyle değil de sanki bir cemaati yargılarcasına bi usul ve yöntemle işin üzerine gidilince böyle bir netice doğmasına vesile oldular. Kaldı ki itirafçıların pek çoğu AKP'de siyaset yapmaya devam etti ve siyaset ve şehrin yönetimi üzerindeki etkinlikleri sürdü. Bir kere bu FETÖ itirafçısı meselesi sanki yanlış yorumlandı. Etkin pişmanlıktan yararlanma biçiminde de olmadı bu iş ve ben fetöcü idim yada fetöcülerle birlikte idim beraber falan suçları işledik yada işlediklerine tanık oldum diyerek yargılanmaktan kurtuldu. Bir kere bu çok yanlış bir yöntem idi. Biz beraber bir suç işlemişiz itirafta bulunanımız yargılanmanın içinde yer almamış ama diğerleri o itirafçının ifadeleri ile yargılanıp cezalandırılmışlar. Bu suçu işleyen kişi itiraf ettiğinde bu suçtan arınmış olmuyor ki? Veya bu suçu işlemeye devam etmediğinin de elimizde garantisi yok. Hali hazırda bu suçu işlemeye devam ediyor olabileceğinin de bir garantisi yok. Ayrıca bu suçu itiraf etme noktasında olan kişi bu itirafta bulunurken de FETÖ'cülük suçunu işliyor olabilme olasılığı yok mu? Bu suçu işleyen kişilerin, yukarısının talimatı ile de bu itirafta bulunuyor ve FETÖ'nün hedef gösterdiği kişileri seçip Onlara ceza aldıracak şekilde itiraflarda bulunuyor olması ihtimali yok mu? Birlikte suç işledik yukarıya bağlı olarak ve yukarıya bağlı olarak bu itirafta bulunmadığını halihazırda yukarıya yani malum yapıya bağlı olarak hayatını sürdürmeye devam ediyor olup olmadığını nereden bileceğiz? İtirafçı noktasında olupta kişileri mahkemenin hedefine koyan kişiler, bu hedefe koyduğu kişileri FETÖ'yü artık dinlememe olasılığı olan kişilerden oluşuyor olabilir mi? Fetö kendi içinde mahkeme huzurunda bir temizlik yapıyor olabilir mi? İtirafçı noktasında adı bulunupta şu anda Belediye Başkanı yardımcısı görevini yürüten yada AKP'de yönetici olan isimler var mı? Var. Dönemin AKP İl Başkanının da Servet Kuş'un da itirafçılar arasında yer aldığı da söyleniyor. Darbenin yapılacağından önceden haberinin olduğunu söylüyor. Acaba darbeden haberdar olduğunu söylerken başka maksatlar güdüyor olamaz mı? Darbeden önceden haberinin olduğunu söylemek suç değilmiş ki suç olsa alırlardı. Darbeden haberim vardı diyerek olayı başka boyutlara sürükleme derdinin olup olmadığını nereden bilebiliriz? Sorusunu soran Çavuşoğlu konuşmasına şöyle devam etti:
Biz tüm bunları o zaman da söylemiştik bu fetö soruşturmasının bir tiyatro olabileceğini o zaman muhalefete fetöyü sızdırma operasyonuna dönüştürülüyor olabileceğini söylemiştik. Nitekim hatırlayın, MHP'nin Milletvekili adayı Gökhan Özoğul ve CHP Milletvekili Özkan Yalım o dönem ilk mahkemede Adliye önünde şov yaparak, FETÖ'den alınan bu isimlerin kahraman hayırsever saygın iş adamları olduğunu söylemişlerdi. Şimdi geldiğimiz nokta da gerçeğin böyle olmadığını gördük. Mahkeme bu insanların cengaver işadamı olduklarını falan söylemiyor. Yerel Mahkemeler bu insanlara ceza vermiş, İstinaf Mahkemesi ise bu kişilere verilen cezayı az bulmuş ve örgüt üyeliğinden değil de yöneticiliğinden yargılanmalarının daha uygun olacağını söylemiş. Çavuşoğlu'nun bu saptaması üzerine araya giren Gazeteci Yüce sıradan üye değiller yani? Şeklinde araya girince Çavuşoğlu; tabi ki sıradan üye değiller. Biz FETÖ'nün 3 numarasının 4 numarasının Uşak'ta olduğunu biliyoruz. Fetö'nün İsrail İmamının Uşak'lı olduğunu hatta ve hatta Fetö'nün merkezinin Uşak olduğunu biliyoruz. Bunu herkes biliyor artık. Nasıl ki Menzilin merkez Uşak'sa FETÖ'nün merkezi de Uşak'tı ve dolayısıyla her şey buradan konuşlanıyordu. E burada yönetici yoksa da yönetici nerede vardı. Diyelim bu insanlar yönetici değildi peki kim yönetti bu insanları? Milli Eğitim, Üniversite, Tarım, Orman vs Devlet dairelerinde bu işi konuşlandıranlar ne yaşadı. İtirafçıların hala siyasetin bürokrasinin içinde yer aldığı bir ortamda yaşananı nasıl izah edebiliriz? Bakınız Kasım seçimlerinde CHP'nin Milletvekili adayları kimlerdi? Ali Erdoğan ve şimdi ismini hatırlamadığım bir emekli öğretmen arkadaştı bunların fetullahçılıkları biliniyor mu? El cevap evet. Özkan Yalım'da Adliye salonunda fetöcüleri savunan bir isim olduğuna göre. O zaman ne oluyor? FETÖ'yü muhalefette de etkin hale getirme operasyonu yapılıyor. O zaman ki görüntüleri bulup yayımlamak istiyorum. CHP ve MHP Adaylarının Adliye koridorlarında yargılanan fetöcülere kahramandır cengaverdir dediği bir zeminde alkışlanıyorlardı hatırlayın. Mağdur kahraman yaratmaya çalıştılar açıkça biz yerel basın olarak üzerimize düşeni yapmasaydık ve gerekli kamuoyu baskını oluşturup soruşturmaya gerekli kamuoyu desteğini sağlamasaydık belki de başarılı olacaklardı ve belki olay çok daha farklı boyutlara taşınmış olacaktı. Belki 150 kişi değil de 500 kişi toplayacaklardı Adliye önüne, yada belki yürek yemiş noktasındaki siyasetçiler sadece Özkan Yalım ve Gökhan Özoğul ile sınırlı kalmayacaktı. Bir an düşünün o zaman neler olabilirdi? Şeklinde saptamalar yapan Çavuşoğlu sonuca ilişkin de enteresan saptamalarda bulundu.
Çavuşoğlu daha sonra; Sonuç ne istediklerini başarıp muhalefete sızarak muhalefette fetöcü aktörler edinebildiler ne de fetöyü ortaya çıkartıp doğru dürüst yargılayarak yenmeyi başarabildiler. Nede FETÖ'yle ilgili alelusul bir soruşturma yürütüp bu konuyu kapatabildiler. Tabi ki bizim elimizde bir niyet okuyucusu yok ve bizim bu soruşturmayı yürüten Savcı yada Hakimler ile ilgili süi zanda bulunma belki lüksümüz yok ama ne için bu sonuç alınmış olabilir? Ne için İstinaf Mahkemesinin bu kararı ile yüzleşmek durumunda kaldık. Sorusunun cevabı araştırıldığında bu üç şık yada d) şıkı hepsi şeklinde cevap bulabiliriz. Ne diyor şimdi İstinaf Mahkemesi ne soruşturma ne iddianamenin hazırlanış biçimi nede yargılama samimi bulunmadı demiş oluyor ve hukuk dışı bularak kararları yok sayıyor ve sıfırdan en baştan yargılanmanın önünü açan bir karara imza atmış oluyor şeklinde değerlendirmelerde bulundu. Yargılananlar bakımından da aslında Adil yargılanmanın daha doğru olacağına vurgu yapan Gazeteci Çavuşoğlu; ben de şahsen fetöden yargılanan bir insan olsam, cezası artsın yada eksilsin ne olursa olsun adil yargılanmak isterdim. Adil yargılanmamak bana 5 sene az ceza verdirse ne olacak? Adım Devlet kayıtlarına vatan haini geçtikten sonra ne farkeder? Baktığında bu hukuksuzluklar insanı nereye götürür? Baktığında sen fetöcülük yaptın da yapmayan kim? İktidar o dönem biz önlemeye çalışmamıza rağmen herkesi adeta mecbur etti bu işlere bulaşmaya. Hatırlayın her iş fetöcüler ce belirlenirdi bir dönem ve meşrulaştırmanın ötesinde zaruri hale getiriliyordu. Bu gazeteciler açısından da böyleydi hatırlayın. Şimdi gelinen nokta da FETÖ'nün neredeyse her işinde kullanılan gazeteciler Tanzanya'ya fetö sponsorluğunda geziye gidenler suçsuz çıktı tek fetöcü biziz. Biz yargılanmadık ama bizim gazete hala kapalı. Bizi yargılamaya cesaret edemediler ama gazetemiz hala kapalı. Hatırlayın 2011 Yılı seçimlerinde AKP'nin 3. Sıra adayı Hazim Sesli idi ve 3 Milletvekili çıkartacaklarına kesin gözü le bakıyorlardı ve daha önce anlattığım gibi Hazim Sesli 3-0 Seçim almış bir Milletvekili olarak mecliste kahramanlaştırılacaktı. Nasıl alacaklardı 3-0'ı CHP Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ile MHP Milletvekili Metin Deniz Savaş'ı kurulan FETÖ Kumpasları ile yıpratıp CHP ve MHP'den de oy devşirerek Hazim Sesli'nin Milletvekili seçilmesini sağlayacaklardı. Hatırlayın Metin Deniz Savaş'ı o dönem ayağından vurulan bir gazeteciyi vurdurttuğu iddiası ile yıpratmak maksatlı girişimler oldu. Keza şimdi cezaevinde bulunan dönemin Asayiş Şube Müdürü Yılmaz Baytun bu işte başroldü, yine CHP Milletvekili Adayı Dilek Yılmaz'da 80 Öncesine ait bazı karakol tutanakları bahane edilerek yerel medya üzerinden yıpratılarak oyları AKP'ye aparacaklardı. Biz her iki oyunu da bozduk ve her iki kumpası da önledik Uşak Haber Merkezi ekibi olarak ve başarılı olamadılar. Yani 3-0 alamadıkları seçimde Hazim Sesli'yi Milletvekili seçtirmeyi başaramadılar. Hazim Sesli Milletvekili seçilmeyince UTSO Başkanlığına geri dönmek istedi hatırlarsınız ne oldu? Bunun da önüne biz geçtik ve o zamanki ismi ile cemaat planları tutmadığı için etkinliğini bir hayli yitirmiş idi şehirde. Ne oldu tam bu sırada bir FETÖ Soruşturması başlatıldı. Biz de doğal olarak bu soruşturmaya destek olduk. Yanlışlıklarını söylemek esiklerine dikkat çekmekle birlikte destek olduk. Ancak ne oldu neticesinde soruşturma bambaşka bir yere evrildi gitti ve neticeyi istinaf mahkemesi ortaya koydu ve hepimizi gerçeklerle yüzleştirdi dedi.
Çavuşoğlu daha sonra konuyu eski Rektör Sait Çelik'in yargılanmasına getirdi ve Çelik'in yıllarca cezaevinde kaldığını ancak şu anda dışarıda olduğunu ve ne olduğunu kimsenin bilmediğini de söyledi. Şehrin şu anda fetö metö uzlaşısıyla beraber yönetilmeye devam edildiğini belirten Çavuşoğlu; baktığınızda gerek kumlarda gerekse siyasette fetö'nün etkisinin sürdüğünü de belirtti. Söze giren Mustafa Yüce; Milli Eğitim ayağı, Adliye ayağı, Tarımdan Ormana Zeka'dan TKDK'ya paranın bulunduğu bütün kurumlarda FETÖ'nün neredeyse toplumu ele geçirmiş bir yapının böyle alelusül bir soruşturma ile geçiştirilemeyeceği zaten belliydi. Peki sizce ne olmalıydı? Yada bundan sonra ne olmalı ki halkımız bu FETÖ illetinden ve belasından kurtarılabilsin? Şeklinde bir soru yöneltti. Yüce'nin sorduğu soruya yanıt veren Çavuşoğlu şunları söyledi; FETÖ'yü çözeceksen Talana bakmak gerekiyor. Paranın izini takip etmek gerekiyor. Tarımda Ormanda Zeka'da Kosgeb'te TKDK'de Belediye de adı neyse kurumlarda yolsuzlukların yapıldığını ve FETÖ'cülere para kazandırıldığını söyleyen Çavuşoğlu para takip edilirse FETÖ kendiliğinden çözülür. Kurumlar ve siyasetle ilintileri sorgulandığında mesele çözülür. Kurumlardaki yolsuzluklar ve siyasetteki tezgahlar sorgulandığında iş çözülecek. Bize ihtiyaç olan Himmet paralarını kimin verdiği? Kimin iç ettiği? Kimin kurban derilerini yediği? Gibi kendi içlerindeki meseleleri değil, kimler fetö gücü ile yolsuz hukuksuz işlerle para yada siyasi rant elde etti? Sorularına cevap aranırsa mesele çok daha kolay çözülecektir. Mesela FETÖ ile şehirde mücadele eden en önemli kurum ve en önemli mağdurları olarak bizden niye ifade almadılar. Bizim neden bilgimize başvurmadılar? Sizce bu sorunun yanıtı ne olabilir? Tabi bizim ifadelerimiz işi kontrolünden çıkartabilecek ve istenmeyen noktalara gitmesine sebep olabilecek diye düşünülmüş olabilir diye aklımıza geliyor. Bizim gazete niye kapalı? Gerekçe de yok. Neymiş efendim. Ben darbeye tiyatro demişim. Ne diyecektim? Ne diyeceğimi sana mı soracaktım? Hem sonra ben tiyatro dediğim saat de darbeyi kimin yaptığı bile belli değildi ki. Kaldı ki şimdi de belli değil bir çok kişiye göre ve bir çok kişi hala inanmıyor. Darbeye tiyatro demek neden suç? Yada darbeye tiyatro diyen fetöcü mü oluyor? Hem gazeteyi kapatma sebebin fetö idi benim darbeye tiyatro demem değildi ki? Keza zaten darbeye tiyatro demenin suç olmadığı mahkeme kararları ile ortada. Peki şimdi ne oldu? Gazetenin imtiyaz sahibi yazı işleri müdürü adı neyse takipsizlik kararı aldığına göre bizim gazete hala neden açılmıyor. Hala hukuk neden işletilmiyor. Bir KHK İle kapattın gazetemizi bir KHK ile de açarsın. Neden açmıyorsun? Ben 3 Yıldır neden beş kuruş gelirsiz bu kavgayı sürdürdüm. Hem madem böyle olasılık vardı biz senin gazeteni fetö der kapatabiliriz dedin mi sen? Hayır... Maça çıkmışız sahada kural değiştiriyoruz.
Neticesi itibarı ile FETÖ Soruşturması sonucu ne oldu? Gerçek muhalefetin beli kırıldı. FETÖ muhalefette de çok daha etkin hale getirildi. Siyaset neredeyse tamamen fetö'nün eline terkedildi. FETÖ hakkında halkın kafasını allak bullak etti. Devletle Milletin arasını açtı. Milletin hukuka ve Adalete olan inancını yok etti. Millet fetöcülere haksızlık edildiğini düşünüyor ki haksız yere canı yanan gerçekten çok insan var. Herkes hemşirenin öğretmenin içeri girerken gerçek fetöcülerin dışarıda gezdiğini düşünüyor. İnsanların zihin dünyası allak bullak oldu. Peki ne işe yaradı? Ne faydası oldu bu işin millete, bana göre hiç bir faydası olmadı kimse kusura bakmasın ama gerçek bu. Peki şimdi ne olur? Gerçekten adam gibi bir soruşturma yapılır mı? Gerçek mağdurlara ve gerçek bilgi sahiplerine müracat edilerek fetö soruşturması yapılır ve gerçekler ortaya çıkartılır mı? Benim şahsen pek umudum yok. Ama yaşayıp göreceğiz şeklinde sözlerini tamamladı.
bu tür haberlere artık kimse yorum yapmıyor galiba veya yayınlanmıyor.
ne olur ne olmaz diye bir endişe var kanaatimce, çünkü dün suç sayılan şey bu gün beraat nedenin sayılabiliyor..