Editör manşetleri
Siyasetçi halkını Devlet gücüyle korkutup hak arama mücadelesinden döndürebilirse zararı en çok Devlet görür
Gazetecileri götürdüler dağa dövüp eza ettiler ama talimatı verenlere veya şehir eşkıyalarının döverek yaranmaya çalıştığı siyasetçilere soru dahi sorulmadı
Zorbalaşmak siyasetçinin yanına kar kalırsa ve hakim önüne çıkması başka siyasetçilerin oluruna kalırsa vatandaşı kim takar ?
Sanırsın OHAL dönemindeyiz eylem yapmak protesto etmek veya yazıp söylemek eleştirmek güzellikle öyle olmazsa üstü açık kapalı tehditle olmadı Adli işlem yapılarak önleniyor. Siyasetçi ile vatandaş arasında ne gelişse Devlet siyasetçiden yana tavır alarak devreye giriyor siyasetçinin talebi üzerine ki bu çok yanlış. Ben bunun neden çok yanlış olduğunu kendi başımıza gelenlerden hareketle arz edebilirim. Vali'ler Emniyet Müdürleri veya Başsavcılar kabul etsek de etmesek de sade vatandaş üzerinde çok ama çok etki sahibidirler. Arasa mesela Sayın Valimiz bu yazıyı kaldır senden rica ediyorum ağabeyin olarak dese ben kıramam, sonuçta Vali karşımızdaki ve sonuçta içimize pek sinmese de veya razı olamasak da Vali devreye girdiyse razıymış gibi de davranabiliriz çaresiz.
Devri zamanında Atapark işletirken Cahan ve tayfası haber gönderdi biz Diyarbakır'lı PKK yanlısı firmaya adrese teslim şartname ile hizmet satın almaları başta olmak üzere yolsuzlukları yazmaya başlayınca yani seçimden yaklaşık dokuz ay sonra anlaşalım belediye tek basın olarak Uşak haber merkezi ve Son Nokta Gazetesini tanısın kapıları ardına kadar açalım ve paraya boğalım iki yıl süre verdik desinler ve pek yazmasınlar özellikle de Menzile çakmayı bıraksınlar diye ve ben dedim ki biz hırsızlığın olduğu yerde yokuz. Tabii yazmaya devam ettik biz sonra Ak Partinin o dönem il başkanı olan Basri Yıldırım geldi Atapark’a bizimle görüşmeye ve bizi Vali'nin yanından geliyorum şimdi diyerek Devlet kudreti göstererek uzlaşmaya ikna etmeye kalktı tabi yine sonuç alamadılar. Bu sefer Atapark sözleşmesini fesih edeceklerine dair bilgi getirdi o dönem belediye meclisi üyesi olan Murat Kiriş ama biz cevabı yarın siteden verelim deyip ertesi sabah çakmıştık ertesi sabah bir yolsuzluk haberini daha yayına koyarak yanıt vermiştik. Nitekim Atapark ile alakalı sözleşmenin fesih kararını yayımlar iken Belediye Başkan yardımcısı Hakan Uludağ kimse Devletin gücünü sınamaya kalkmasın diyerek bizi Devletle tehdit etmişti.
Devleti bize karşı asıl kullanmaları da nahak yere sözleşmeyi feshettiklerini biz bölge idare mahkemesine arz edip belediyenin tek taraflı fesih kararına ilişkin yürütmeyi durdurma kararı alınca oldu. Bölge idâre mahkemesinin kararına rağmen bizi derdest edemeyince belediye Vali'den yardım alıp onlarca çevik kuvvet ekibi ile sardılar Atapark'ın etrafını ve kepçeleri sokup bizim kafeteryanın sınırları dışındaki alanın tamamını çamur deryasına veya başka deyişle patates tarlasına çevirdiler ve aylarca kazık kaldı eskiler hatırlar. Tabi aylarca bizim kafeteryaya hiç giren çıkan olamadı. Kendimiz zor geçiyor idik çamurdan vatandaşa çizme giyin gelin diyecek halimiz de yoktu. Nitekim aylarca siftah etmeden kira ödedim ben o günün parası ile 24 Bin artı KDV. Tabii sonunda direnemedik ve çıkmak zorunda bırakıldık malum.
Uşak Valisi veya başka bir yöneticisi koca Atapark’ı millete hizmet etmekten alıkoydunuz içindeki kafeteryacıyı batırmak ve çıkmak zorunda kalmak için milletin gözüne soka soka ayıp değil mi bu? Demedi inanın ve görüntü kirliliğine de katlandı yetkililer. Ali Erdoğan zamanında da Fetönün bazı polis müdürlerini kullanırdı Ali Erdoğan biz onun aleyhinde haber yapınca. Şimdi tutuklu olan dönemin Asayiş Şube Müdürü Yılmaz Baytun Müdürün nasıl eziyetler ettiğini Ali Erdoğan’la anlaşmadığımız için bütün Uşak halkı bilir neredeyse örnek çok tabi ki Cahan’lar Menzilci Sağlık Müdürünü de kullanmak istediler o zaman bize karşı ama pek işe yaramamıştı. Bakın Atapark’ın şimdiki haline adeta in cin top atıyor bizim işlettiğimiz zamanki hizmeti bir daha veremedi Atapark veya içindeki kafeler. Cahan'ların adeta yol verilmiş gibi adamlarını gazetecilerin üzerine salarak dağa kaldırtıp dövdürdükleri ve başlarına hiç bir şey gelmediğini de hepimiz biliyoruz. Adalete kalsan Cahan'lar çıkmayacak mıydı? Utaş işçisi neden dövsün gazeteciyi eşkem köşkem dağa götürüp üstelik. Buz gibi talimatla yapmışlardı ama kimin talimatı ile dövdünüz diye soruldu mu mahkemece gazetecileri döven UTAŞ elemanlarına sorulmadı tabi. Güzellikle olmazsa zorbalıkla o da olmazsa Adaleti olmadı Defterdarı olmadı SGK'yı veya Valiliği devreye sokarak vatandaşı yola getirmek siyasetçinin normali gibi olmasa iyi olacak.
Peki Devlet müdahalesi yada siyasete Devletin tanıdığı imtiyaz olmasa bu mümkün olabilir miydi? Elbette ki hayır. Tabi biz yutkunduk Devleti karşımıza alacak değiliz ya. Sonuç bizim açımızdan da Atapark açısından da ortada Atapark da mağdur edildi, sonuçta biz ve çevre halkı veya Ataparkın müdavimleri de. tabi çalışanlarımızı ve müzisyenlerimizi de unutmamak lazım. Devlet kriz anlarında devreye girsin eyvallah ama her şey şeffaf olmalı ve kağıt üzerinde her şey meşru olmalı. Bakıyoruz Cumhurbaşkanına hakaret davalarına çığ gibi büyümüş adeta bir rant aracı haline gelmiş ve çoğu da hakaret değil belki kaba eleştiri denilerek geçiştirilebilecek şeyler Adliye için ama sonradan siyasetçiler için böyle Cumhurbaşkanı olunca kaba eleştiriyi de hakarete sayabiliyor tabi Hakimler.
Algı zaten belli çoğu para cezası ile sonuçlanıyor versin konuşan vatandaş beraat verip dursa hakim göze batacak sen Erdoğan'a hakareti meşru mu görüyorsun teşvik mi ediyorsun diyecekler? Zaten davayı açan Adalet Bakanlığı. Tabi Cumhurbaşkanı partili olmasa zaten hiç bu sorunlar yaşanmayacak zaten vatandaş Cumhurbaşkanı tarafsız olsa kaba eleştiri getirme gereği de duymayacak. Böylece yoğunluk da azalacak ama durum da bu. Cebinde para olan konuşsun der gibi oluyor bu Devlet büyüklerine hakaret işi ki yıllardır yazar çizeriz her birimiz daha hiç Devlet büyükleri veya yetkililerine hakaretten dava açılmış veya ceza almış değiliz şükür. Zaten hiç hakarete gerek duymadan diyeceğini diyebilen gazetecileriz çok şükür. Ancak geçen Müsavat Dervişoğlu beyefendi de ifade etmişti sanırsın OHAL de yaşıyoruz ve OHAL'i normalleştirmeye çalışıyorlar şeklinde biz de şahsen aynı ruh hali içindeyiz özellikle 15 Temmuzdan beri.
Malum 15 Temmuz da gazetemiz de kapatıldı siyaset yine Devleti kullanarak bizi mağdur etti ve hemen ardından yaşanan PLANdemi sürecinden de çok ciddi zararlarla çıktık maddi manevi hasarlarla ki hiç de çıkmış gibi değiliz. Millet zaten bunalım da ama siyaset Devlet kurumlarını da uydurmuş ayağına kafasına göre rota çiziyor herkese ve gereğini yaptım diyerek caga da satıyor gereğini Devlete rica minnet de olsa yaptırıp. Devletin siyasetçe kullanılması da ağır zararlar açıyor esasen toplumda vatandaşı Devlete küstürmek başta olmak üzere orta vade de hiç istenmeyen acıların veya mağduriyet veya mahcubiyetlerin yaşanmasına vesile olabiliyor. Cahan'a referans oluveren Valimiz mahcup olmadı mı sonunda, sonunda çıkmadı ortaya gerçekler Sayıştay Raporları veya Savcı tutanakları ile.
Devlet siyaseti kullanacağına siyaset Devleti kullanır olursa siyaset gelişemez zaten ki işte siyasetin aktörleri ortada halktaki karşılıkları veya sevi sıtaraları da ortada ki zaten çok ama çok az insan var siyaset yapan. O halde Devletin siyaset işine bulaşması veya siyasetçilere referans olması kefil olması veya siyasetçi adına vatandaşı hukuk nezaretinde de olsa cezalandırılması gibi durumların yaşanmasının önüne geçmeliyiz ve hak arama mücadelesi verenlerin siyaset adına önünü kesmek yerine cesaretlendirmek lazım hatta milleti siyaset yapmaya teşvik etmek lazım. Siyasetin nasıl toplumun neredeyse en itibarsız insanlarca yapıldığına hepimiz şahidiz. Zaten az insan var partilerde çok çok az ve o az insanın içinde kendi çevresinde sevilen çok daha az insan var. Sevilen insanların siyaset dahil edilmesi de ancak daha çok insanın siyasete teşvik edilmesiyle mümkün bence siyasetten halkı soğutarak değil.