Acaba diyorum daha dün bölücübaşı APO ile anlaştınız dediği başkanlık sistemi gibi bir konuda AKP ile anlaşıp abuk subuk sistem tartışmalarını üstelik hiçte ne yeri nede zamanı değilken, ülke gündemine sokarak, ülkenin bölünme ve parçalanmasının önünü açan Bahceli mi bizimle dalga geçiyor? Ya da kimseye söylemediği bir planı var da biz mi anlayamıyoruz? Acaba diyorum şimdilerde sayıları yok denecek kadar azalan bazı MHP'lilerin ısrarla savunduğu gibi politik olarak intihar ettiğini bile bile kendince kahramanlık edip ülkeyi bir şeylerle yüzleştirmeye mi çalışıyor? Ama tam bu düşünceye inansak mı derken? Bahçeli hem Mecliste hemde referandumda evet diyeceğini beyan ediyor. Yani buz gibi de ben bu rejim değişikliğini savunuyorum diyor. Buz gibi de Cumhuriyete savaş açanların başını çekiyorum demek istiyor adeta. Çünkü APO'nun, Kandil'in, FETÖ'nün AKP'nin ortaklığının nihai hedefi olan Başkanlık sistemini dün bu şekilde tarif eden birisinin bu gün böyle davranıyor olması başka hiç bir şeyle izah edilemez.
Neyse bakalım Bahçeli'nin planı sistem değişikliğine gidilmesinin dolayısıyla CHP'lilerin iddia ettiği gibi her türlü Milliyetçiliğin yani Milliyetçilerin ayaklar altına alınmasının, Ulus Devlet ilkesinden vazgeçilişin ve hatta üniter devlet yapısının değiştirilerek ülkenin bölünme ve parçalanmasının önünü açacak bir değişimin önünü mü açmak derdinde Sayın Bahçeli? Yoksa gerçekten Türk Milletinin bir şeylerle yüzleşmesini mi istiyor? Bunu zaman bize daha açık ve net gösterecektir. Ama şunu muhakkak belirteyim her iki durumda da Bahçeli'nin yaptığı ateşle oynamaktır bana sorarsanız ve neticede yaptıklarını başka hiç bir şeyle tarif etme şansım yok. Her halükarda Bahçeli milletle dalga geçer gibi davranıyor bana sorarsanız.
Bahçeli zaten rengini çoktan ilan etmiş, üstelik Kılıçdaroğlu'nun randevu talebini çok afedersiniz kendisini azarlar gibi yanıtlar vererek aslında geri çevirmiş ya da reddetmiş. Ama Kılıçdaroğlu lütfedip kabul etti nihayet diyerek koşa koşa Bahçeli'nin huzuruna çıkmış. Sizce hangi sebep ya da hangi kuvvet CHP gibi bir partinin genel başkanını Bahçeli'nin tabiri caizse fırçasını sineye çekerek bu görüşmeye gitmeye mecbur edebilir? Ya da şöyle sorayım sizce hangi aklın karıdır bu saatten sonra Kılıçdaroğlu'nun Bahçeli ile görüşme talep etmesi ve yediği azara rağmen tıpış tıpış gitmesi? Hatırlarsanız bir FETÖ Projesi olduğu iddia edilen Ekmeleddin İhsanoğlu'nu; Bahçeli'nin aklına uyarak aday yaptığında, kendi seçmenine yani İhsanoğlu'na oy vermeyi içine sindiremeyen bizlere, "tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz" diye seslenmişti ve hakikaten bizde gidip tıpış tıpış oyumuzu atmıştık. İşte o zaman Kılıçdaroğlu'nun; Cumhurbaşkanı adayı yapmak için kendi tabanına kulak tıkamak pahasına aday yaptığı İhsanoğlu; şimdi Başkanlık sistemi için evet diyor. Yani Cumhurbaşkanı olmasın dediği hatta karşısına rakip dikildiği adamın Başkanlığını onaylıyor. Sizce anlaşılabilir bir durum mu bu? Demek ki zaten tiyatrodan aday olmuş Sayın İhsanoğlu, hatta bana sorarsanız Erdoğan'ın bile oluru ile aday olmuş. Zaten İstiklal Marşının dizelerini Çanakkale Şehitleri şiirinden dediği anda söylemiştim bu gafı özellikle yapıyor olabilir diye. Yoksa bu dizelerin İstiklal Marşı dizesi olduğunu bilmeme imkanı yok bir İlahiyat Profesörünün demiştim. Kasıtlı olarak seçimleri rakibine kazandırmak için ve rakibinin karizmasını kendi şahsında artırmak adına bu yollara baş vurduğunu düşünmüştüm İhsanoğlu'nun. Yani Cumhurbaşkanlığı seçimleri dedikleri şeyin aslında bir tiyatrodan ibaret olduğunu ve halka yutturulmaya çalışıldığını tahmin etmiş ve söylemiştim o dönem hatırlarsanız. Bakın yine haklı çıktım.
Neden derseniz? Bugün aynı İhsanoğlu; bu Anayasa ya da sistem değişikliği adı verilen değişikliğe evet diyorsa ki diyor; o halde zaten kendisini hiç Erdoğan'dan daha üstün görmemiş demektir. Erdoğan'ı daha fazla yetkilerle donatıp Başkan yapmak isteyen birisi mi Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasına karşıymış? Bence bu iddiada bulunmak gülünç olur. Kaldı ki İhsanoğlu'nun Bahçeli tarafından Milletvekili yapıldığını da göz önüne aldığınızda İhsanoğlu verilen görevi layıkıyla yerine getirmiş ki kendisine hayal dahi edemeyeceği MHP Milletvekilliği payesi verilmiş oluyor. Hayal dahi edemeyeceği diyorum çünkü MHP'lilere kalsan, yani önseçim yapıp partiliye sorsan, İhsanoğlu kendi memleketinden bile, bırakınız seçilebilecek bir yere gelmeyi aday olmayı yani sıralamaya girmeyi dahi başaramaz. Çünkü Ülkücü irade bu türden ithal aday işine pek sıcak bakmaz. Kendilerinden olduğunu düşünmedikleri kimseyi de kolay kolay Milletvekili yapmak istemez. Demem oki İhsanoığlu Bahçeli kendisine hediye etmese asla Milletvekilliğini hele MHP'den seçilmeyi hayal dahi edemez. AKP belki olabilirdi ama MHP asla ama oldu.
Neyse konumuz bu değil. Acaba diyorum CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; kendisinin neredeyse yarısı kadar oya sahip MHP'nin Genel Başkanı olan Bahçeli den yediği azara rağmen oraya giderek hem samimi ülkücü oldukları için Bahceli'ye bayrak acmak pahasına, hatta Kılıçdaroğlu'nun CHP'si ile aynı düzlemde yer alıyor olmalarına bile aldırmaksızın aklın yolunu seçerek, HAYIR diyen aklı selim Ülkücü'lerin ve CHP'lilerin gururunu İncitmiş morallerini bozmuş olurum diye neden düşünmüyor? Acaba diyorum bu ziyaretle ne amaçlıyor olabilir Sayın Kılıçdaroğlu? Kendi koltuğunun derdine düşüp peki şimdi ne olacak? Sorusuna cevap bulmak için oraya gitmiş olmasın sakın diyorum kendi kendime. Ya da bu anayasa paketi biz ne yapsak halktan geçmeyeceğe benziyor yani seçim kaçınılmaz olacak? Sizce ne yapmalıyız yada size nasıl yardımcı olabiliriz? Halkı karşı gibi gözükürken sistem değişikliğine ikna etmek için ne yapabiliriz? Sizlere nasıl yardımcı olup halkı biraz daha uyutmanızı sağlayabiliriz? demeye mi gtti yoksa Bahçeli'nin yanına diye düşünüyorum kendi kendime.
Diyeceksiniz ki komplo teorisi yapıyorsun; evet ama buna mecbur değil miyiz sizce? Sayın Kılıçdaroğlu bu ziyaretin gerekçesini açıkladı da ben mi duymadım? Eğer bu tasarıyı geri çektirelim demeye gitmiş işte derseniz? Bizi aptal yerine koymayın lütfen derim. Akıl var fikir var hiç bu saatten sonra Bahçeli geri dönebilir mi? Dönse de acaba MHP'li Milletvekilleri üzerinde etki edecek bir lider karizması kalmış mıdır elinde? Yani Evet diyen MHP'Liler sizce Bahçeli ile mi yürütüyordur görüşmelerini yoksa AKP'liler ile mi? Acaba MHP'den illede Bahçeli'den hala bugün ümidi kalan tek bir milletvekili kalmış mıdır? Ayrıca ne Bahçeli ne de Kılıçdaroğlu 40 dakikalık görüşmenin içeriğine dair de bilgi vermediler malumunuz. Yani kendi kendilerine gizem katarak bizi komplo teorisi yapmaya mecbur ettiler.
Peki madem komplo teorisi yapacağız bari Kılıçdaroğlu'na hüsni zan etseydik demeyin bana sakın. Çünkü o zaman bu haktan Bahçeli'nin de yararlandırılması gerekir ki çok absürt bir durum çıkar ortaya. Hüsni zan edebilirdim tabi, şayet Kılıçdaroğlu, Ali Erdoğan'a eliyle rozet takmış ol(ma)saydı. Hüsni zan edebilirdim Mehmet Bekaroğlu gibi Sezgin Tanrıkulu gibi isimleri tıpkı Bahçeli'nin Ekmeleddin İhsanoğlu ya da Durmuş Yılmaz gibi isimleri özel kontenjanından milletvekili yaptığı gibi parti yöneticisi ve milletvekili yapmasaydı. Zaten bu ana kadar hep Kılıçdaroğlu'na hüsni zan ederek gelmedik mi Allahınızı severseniz? Hüsni zannı abartırsan aptal yerine konulursun derler. Lütfen bu bağlamdan yaklaşmış olmamdan dolayı bana hak verin. Netice de bu yazdıklarımız, hiç değilse kendi hayatımızın tarihine geçiyor ve ömrümüzce bizi bağlayacak sözleri yazıp çiziyoruz. Yazdıklarımızdan etkilenen önemsediğim bir kitle var ve bana güvenenlerin güvenini boşa çıkartma hakkım yok.
Sonuçta gazeteciyiz ve hüsni zannı abartırsak fazla politik davrandığımız ya da mevki makam için eğildiğimiz ya da sustuğumuz düşünülebilir okuyucu kitlem tarafından ki asla güvenilirliğimi zedelemek istemem. Kaldı ki; hem politik geleceğim hem de mesleki geleceğim açısından güvenilirliğim en önemli argüman bana göre. Yani siyasette de gazetecilikte de başarıyı getirecek en önemli unsur GÜVEN bu devirde. Bu yüzden doğruları ve emin olduğum düşüncelerimi paylaşmak ve lades olmamak için sürekli aklımda demek zorundayım. Bu yüzden de çok düşündüm ama hakikat bu. Yani şu aşamada Kılıçdaroğlu'nun Bahçeli'den bu şekilde posta yemiş olması ve O'na rağmen görüşmeye gidip içeriğine dair bir şey paylaşmamış olması hem Hayır kampanyasına zarar veren bir davranıştır, hem Kılıçdaroğlu'na olan güveni zedeler hem de CHP tabanının ve Hayır diyen ülkücülerin Saadet Partililerin Büyük Birlik Partilielrin DSP'lilerin hatta daha düne kadar Ak Parti'ye oy verdiği halde hayır diyen kitlenin bile moralini bozar ve üzer. İster istemez diyorum herhalde bu Kılıçdaroğlu CHP tabanı ile dalga geçiyor ve dün APO ile uzlaştı dedikleri konuda yani Başkanlık hususunda, bugün AKP ile uzlaşılmasını onayladığını ifade edip evet diyebilen yani milliyetçiliği ayaklarım altına aldım diyen birisine, aferin iyi yaptın biz seni başkan yapalım yetkini artıralım denmesine evet diyebilen sözde Milliyetçiler oturup dalga geçsin hayırcılarla diye zemin mi hazırlanıyor?
Sizce ben bunu bizimle dalga geçmek olarak okumayayım da nasıl okuyayım? Dünkü yazımda da bahsetmiştim kısmen zaten, CHP'nin hayır kampanyası adı altında belli bir saatte milleti ayakta olmaya davet etmek gibi çok komik bulduğum ve dilersek CHP'lileri işte böyle emir eri gibi dizeriz mi demek istiyorlar acaba? Diye sorguladığım uygulamaları ne oluyor? dedirtip kafamı karıştırırken bazı CHP'lilerin ekranlarda; "görürsünüz bak bu tasarı Meclisten geçer Erdoğan halka sunar ve yine görürsünüz ki Erdoğan başkan bile olur, millet anlamıyor zaten diyerek güya halkın cehaletine atıfta bulunup eleştiriyor gibi yaparken kitleleri sanki büyük bir kitle var bu işe evet diyen düşüncesine sürükleyecek tarzda algı yönetimine katkıda bulunduğunu görmek yine bazı CHP'lilerin daha şimdiden"göreceksiniz referandum da özerklik vaad edecekler Kürtten ve bölge halkindan böylece olur alacaklar" gibi komplo teorileri ile milleti sanki bu işin olabileceğine ikna etmeye çalışır gibi konuşanları gördükçe kafam hepten karışıyor.
Sanki bölge halkının artık bu masalları dinlemeye bile korktuğunu ve bu martavallara bu saatten sonra yani askerin PKK'nın bile başına tamamen çöküp kıpırdatmadığı bir ortamda asla inanmayacağını millet bilmiyor mu? Ya da herkesin gün gibi gördüğü bölge halkının psikolojisini sen mi göremiyorsun da bir CHP'lii olarak, hayır kampanyası yürütüyorum derken bu sözleri dile getirebiliyorsun. Acaba Erdoğan'a cesaret vermek derdinde misiniz? Sayın Pekşen Başkan yokken yardımcılarından birisi O'nu Cumhurbaşkanlığından azledebilir, hatta Fetullah Gülen'i hatta bütün FETÖ'cüleri affedip dışarı salabilir diyor. Bunu duyan CHP milletvekili Muharrem İnce'de "yok ya Erdoğan tedbirini alır ya oğlunu geçirir ya kardeşini ya damadını" diyor. "Öyle bir olasılığa ben şahsen inanmıyorum" diyor. Yani aslında Haluk Pekşen'in iddialarını hiç çaktırmadan önemsizleştirmeye çalışır gibi konuşuyor hemde daha o dakika. Elbette Halk Tv'den hiç kalkmayan İnce'yi de görüyor ve duyuyor Kılıçdaroğlu Pekşen'i de. Dün üstüsüte inadına eder gibi önce Sezgin Tanrıkulu'nun açıklamaları CHP sayfalarında paylaşılıyor ardından Bekaroğlu'nun. Yani Sayın Kılıçdaroğlu adeta tavşana kaç tazıya tut der gibi bir politik manevra sergiliyor. Zaten daha Adana mitingindeki gaflarını unutmadığımız Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının ismini kürsüden okuyup meydandaki millete burda diye bağırttığını unutmadığımız Kılıçdaroğlu'nun samimiyetine biz nasıl inanalım Allah aşkına? Görünen oki iktidarda muhalefette emin ellerde değil.
hasta haklari diye bir birim var . cocugun madur olmussa git dilekce ver.buradan yazmak sana cozum getirmez kadir pekmezci