Siyasiler çözüme ve çareye sırtını dönmüş, hiç durmadan yeni sorunlar üretiyor!
Zaman zaman bu türden telefonlar ya da mesajlar alıyoruz sağolsun takipçilerimiz bizi keşfettiler mi bırakmıyorlar. Düşünsenize 2010 Yılında yayın hayatına başlayan bir internet gazetesi şehrin nerdeyse tamamının ilgi odağı olmakla kalmamış artık çevre illerden ve Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerden de takipçiler oluşturmaya başlamış. Peki başta Uşak'lılar olmak üzere her gün sitemizi ziyaret eden on binlerce insan ne buluyor bizim yazdıklarımızda ya da neden beğeni listesine dahil etmeye ihtiyaç duyuyor sayfamızı? Bunca baskı ve zorbalığa rağmen neden ısrarla yazılarımızı takip ediyor?
Cevap vereyim çünkü siteyi öteden beri takip edenler ya da yeni keşfedip geçmişe dönük inceleyenler görüyorlar ki, Fethullah Gülen'e herkes övgüler düzüyorken, bu sitede, o hareketin bir CIA Projesi olduğu delilleriyle birlikte ortaya konarak işleniyormuş. Ülkeyi yönetenler Medeniyetler İttifakına eşbaşkanlık edip, Dinler Arası Diyalog safsatası adı altında binlerce kilisenin açılmasına göz yumup elleriyle kilise açarken bu sitedeki yazarlar Fetullah cemaatinin başını çektiği bu tür projelerin Türk Milletini hristiyan etme değil ama hristiyanlaştırma projesi olduğunun altını çizerek eleştirisel yazılar kaleme alıyorlarmış.
Açılım safsatasını da Akiller projesini de eleştiren bu site Gezi Parkı olaylarında ise hiç çekinmeden iktidarın yanında durabilecek kadar cesur yazıların da yayınlandığı bir site olmuş.
Siteyi inceleyenler görebilirler ki; Yine FETÖ ile Erdoğan'ın verdiği söylenen savaşta açıkça Erdoğan'ın yanında tavır almaktan da çekinmeyen yazarlar aynı Erdoğan'ı Barzani ile fotoğraf verince bu ne perhiz bu ne lahan turşusu diyerek eleştirmekten de geri durmamış. Kısaca bu siteyi ve yazıları inceleyenler her şeyden evvel samimiyeti ve iyi niyeti görüyor, Devlete ve kanunlara bağlılık ve saygıyı görüyor ama yeri geldiğinde Devleti yönetenleri Devlete zarar vermeden cesaretle eleştirmeyi bildiği yeri geldiğinde de Devleti yönetenleri eleştiriyor gibi yaparken yani güya muhalefet ediyor gibi gözükürken Devlete zarar verenleri kanuna aykırı iş yapanları da eleştirmekten geri durmuyor. İktidar Partisini eleştirdiği gibi Muhalefet partileri de eleştirilmeyi hakettiğinde muhalefeti de kıyasıya eleştiriyor. Okuyucu kitlesinin ekseriyasının muhalif düşüncedeki insanlar olduğuna aldırmadan gerektiğinde edep dahilinde ve kanunlar çerçevesinde haddini aşmadan başkasının haklarına girmeden muhalefete de çok ağır eleştiriler yöneltebiliyor.
Örneğin Atatürk aleyhinde yazılar yayınlanan Akit Gazetesine merhaba diyenin kim olduğu hangi siyasi fraksiyondan olduğu farketmiyor mesela AKP'li de olsa CHP'li ya da MHP'lide olsa acımadan eleştirebiliyor bu sitenin yazarları. Atatürk düşmanlarına merhaba bile demediği gibi her kim Atatürk Düşmanlığı Cumhuriyet düşmanlığı yapıyor hemen karşısına dikiliyor. Yani bu sitenin yayın politikasının hiç bir çıkar gözetilmeksizin belirlendiğine ve doğruların dile getirildiğine tanık oluyor bu siteyi takip edenler.
Güncel olaylara farklı bakış açıları getirmekle kalmıyor bu sitenin yazarları ve olasılıklarla ilgili öngörülerini de paylaşıyorlar kendi lisanlarınca. İlginçtir sitenin yazarlarının öngörülerinin hemen hemen tamamı da çıkmış üstelik. Zamanlama konusunda ufak tefek yanılgılar yaşansa da neyi öngörü olarak söylemişlerse hemen tamamı çıkmış bu sitenin yazarlarının. Yani baştan okuduğunda muhalefet eden anlayamayan daha sonra yeni gelişmeler yaşandıkçe ve olayların seyri değiştikçe hak vermek zorunda kalmış. Bu yüzden de iktidar partisini destekleyen pek çok kişinin bile takdirle takip ettiği ve tavsiye ettiği bir site haline gelmiş Uşak Haber Merkezi.
Maksadım kesinlikle kendimizi övmek değil önce bir durum tespiti yapmak icab ettiğini düşündüğüm için bunları yazdım. Kaldı ki yukarıda yazdıklarımın tek cümlesine mübalağa ya da övgü diyemezsiniz aslında. Biz kendimiz ile ilgili gerçekleri dile getirmeye çalıştık sadece. Yani niçin Uşak Belediyesi başta olmak üzere pek çok Devlet kurumu ve siyasi iradenin takip edilmememiz için özel baskı uygulamasına rağmen ve siyasilerin yok saymak için ne mümkünse yapmasına rağmen halkın vazgeçmediğini görünce bizimle çalışmaya mecbur kalmasının sebebinin izahı için bunları yazdım.
Şimdi gelelim asıl konumuza; malumunuz ülkemiz çok zor bir dönem atlatıyor. Yıllardır siyasilerimizin iktidara gelmek için hoşnut ettiği ya da bire şekilde desteklediği hiç değilse mücadeleyi gevşettiği terör örgütleriyle bile bağlantıları olduğu sonradan ortaya çıkan Nakşibendilik ve türevi tarikat ve cemaatler ile ayırca terör örgütleri ile ciddi bir mücadeleye girişmek zoırunda kaldık Milletçe ve Devletçe. Ülkenin ekonomik sosyal kültürel pek çok alanda ciddi problemlerle karşı karşıya olduğunu hiç kimse inkar etmiyor ve daha iki yıl öncesine kadar toz pembe tablolar çizenler bile artık ülkenin uçurumun eşiğinde olduğunu ikrar ediyor hale geldiler.
Şimdi size desem ki ülkemizi yönetenler sadece sitemizde çıkan yazıları dikkate alsalardı ve politikalarını bizim ikazlarımıza kulak vererek şekillendirselerdi bu sıkıntıların pek çoğu olmazdı belki ukalalık gibi algılanır. Ama bu bir gerçek. Taşrada bir avuç Üniversite öğrencisi ile bir araya gelerek kurduğumuz yerel bir gazete aslında takipçilerinin arasında ülkeyi yönetenler olsaydı çok daha faydalı olabilecekti. Hele ki Ulusal yada yerel medyanın günümüzdeki hali göz önünde bulundurulursa aslında önemsenen ve takip edilen bir site olmamızın gayet doğal olduğunu göreceksiniz.
Şimdi zurnanın zırt dediği yere gelelim. Aslında bizi takip etmeyenlerin ya da söylediklerimize yazdıklarımıza kulak vermeyenlerin bizi önemsizmiş gibi göstermeye gayret edenlerin her fırsatta iftira etmekten ve bizi yok etmek için her türlü düşmanlığı sergileyenlerin rahatsız olduğu bizler değiliz fikirlerimiz ve bu fikirlerimizin asıl esin kaynağı. Yoksa bizimle ne alıp veremedği olsun ki OHAL'i fırsat bilip gazetemizi FETÖ'cülük suçlaması ile kapatanların ve halen kapalı tutanların. Bizden bu güne dek hiç bir siyasetçi hakaret duymamıştır hiç bir siyasetçiye iftira ettiğimiz de vakıa olmadığı gibi iftiradan alınmış tek cezamız bile yoktur.
Hiç bir siyasetçi ya da bürokrata tehdit ya da şantaj gibi yöntemlerle yaklaşmamızın bahse konu bile olmadığı gibi hiç kimseden bırakınız reklam istemeyi borç para dahi istememiş hiç bir kimse ile karakolluk dahi olmamış bir ekibiz. Bizimle ne problemi olabilir ki? Gitsin Belediye Başkanı ya da İl Başkanı haberlerimizi beğenen esnafa üstü kapalı ya da açık tehdiler göndersin. Bizimle ne sorunu olabilir ki, bizim Ormandan ihaleye girip kiraladığımız mülkün ihalesini iptal ettirmek istesin siyasiler? Problemleri şahsımızla değil elbette dile getirdiğimiz doğrular ile ve de o doğruların ve öngörülerin esin kaynağı ile.
Belki de pek çoğunuz ne alaka, diyeceksiniz ama bizimle uğraşanların asıl hazmedemedikleri yıllardır üzerini örtmek için ne mümkün yaptıkları görmezden gelip türlü iftira ve karalamalar ile saldırdıkları Dindar kimliğinin yanısıra Atatürk'çülüğü ve Cumhuriyetçiliği ile tanınan bilim adamı Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Rusya ve Çin başta olmak üzere pek çok Dünya Devletinin kendisien Devlet Adamı gibi muamele etmesine ve ilminden bilgisinden öngörülerinden yararlanmak üzere heyetler halinde görüşmeler talep ettiği, Kapitalizmin çöktüğü ve dünya Devletlerinin pek çoğunun bütçesinden daha fazla borçlu hale geldiği ve tüm dünyayı kasıp kavuran ekonomik krizlere ekonomik tedbirler almakta dünya ekonomistlerin çaresiz kaldığı günümüzde ortaya attığı ve kitaplaştırdığı Milli Ekomomi Modeli isimli tezinin dünyanın pek çok değişik Ülkesinin Üniversitesinden gelen İktisat bilimcilerince ve akademsyenlerce ayakta alkışlandığı, Dünyanın en iyi iktisat matematikçileri arasında sayılan Rus Profesörlerin matematiğini çıkardığı bir ortamda üstelik işsizlik almış başını gitmişken sistem neredeyse tamamen tıkanmışken bile ısrarla görmezden gelmekle kalmayıp Millete mal olmaması için elinden geleni yapan siyasetçilerimiz sanıyorum Prof. Dr. Haydar Baş'a olan hasetlerinden dolayı böyle davranıyorlar.
Çünkü kendisinden biz bile uzaktan uzağa bu kadar çok istifade ederken ve yazıp söylediklerimizin pek çoğunun ilham kaynağı olduğunu açıkça deklare ederken Ülkemizin böyle bir değerini görmezden gelmenin başkaca bir izahı olamaz diye düşünmekteyim. Daha önce de ifade etmiştim bir kez daha samimiyetle ifade etmem gerekir ki şahsen ben siyasi anlamda kurulan tuzaklara düşmemişsem ve pek çok olasılığı önceden öngörmüşsem bu durumu tamemen değilse bile çoğunlukla 40'tan fazla eserinin çoğunu okuduğum Prof.Dr. Haydar Baş'a borçluyum.
Sene 1997'de 28 Şubat süreci öncesi ortada bir danışıklı dövüş döndüğünü ve baş örtüsü mağduru olan kızlarımızın malesef siyasi rant için kullanıldığını aslında çözümün çok kolay olduğunu ama özellikle güçleştirildiğini söylemişti.Yıllar sonra bu problemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun tiyatroyu sonlandıran olumlu bir tutum takınmasıyla birlikte tereyağından kıl çeker kadar kolay bir şekilde parlementoda çözüme kavuşmasıyla haklılığı ortaya çıktı. Yani soldan bu danışıklı dövüşe alet olmayan bir siyasetçi çıkınca zulüm sona ermiş oldu. Böylece baş örtüsü bir siyasi rant aracı olmaktan çıkartılıvermişti.
Yine 1999 yılı idi galiba Dinler Arası Diyalog fikri daha ortaya atılır atılmaz bu prjenin bir ihanet projesi olduğunu da ilk söyleyen hatta tek söyleyen Prof.Dr. Haydar Baş Beyefendi olmuştu. BOP'ın nihai hedefinin Türkiye olduğunu daha George Busch Haçlı seferi başlatıyorum deyip Nükleer silah var iftirası atılan Irak'a çıkartma yapıldığı gün kendisinden bunun Türkiye'yi işgalin alt yapısını hazırlamak maksatlı Irak'ı işgalle başlayan bir sürecin mizanseni olduğunu işittiğim Sayın Baş; gündüz havai fişekler atılığ uğruna türlü tavizler verildiği dönenmler de de Avrupa Birliği projesinin de ham hayal olduğunu ve bizi asla bu birliğe almayacakları gibi kendilerinin de dağılmak durumunda kalacağını çok önceden bildiren ve siyasilerimizi ikaz eden isim olmuştu.
2001'de Bülent Ecevit'i de Fetullah'a karşı uyaran ve Kemal Derviş, İsmail Cem ve Hüsameddin Özkan'ı kabineden çıkartarak ülkeyi toparlama sürecine taşımaya çalışan Prof.Dr. Baş'a Bahçeli karşı koymuş ve hiç yeri değilken yani tam da üç yıl boyunca Kopenhag Kiriterleri yada ikiz yasaları uygulamaya koyacak kadar ileri giden ANASOLM Hükümeti tamda millileşme yolunda adımlar atıp ilerlemeler kaydederken 3 Kasımda seçime gidebiliriz diyerek ülkenin harika bir fırsatı tepmesinin ve o dönem kurulma aşamasında olan ve iyi bir rüzgar edinen AKP'nin iktidara gelmesine zemin hazırlamıştı.
2002'den yani AKP İktidara geldiğinden bu yana en sert muhalefeti de yine sadece siyasi kimlik kazanmak ve siyasetçilere daha kolay ulaşıp nasihat edebilmek amacıyla kurduğunu düşündüğüm Bağımsız Türkiye Partisinin Genel Başkanı sıfatıyla yine Prof. Baş yaptı diyebilirim rahatlıkla. Eleştirilerinin yanısıra çözüm önerilerini ve çareleri de sunan Baş ayrıca birliğin reçetesini gelişmenin aydınlanmanın reçetesini de ortaya koydu imkanları dahilinde. Özellikle Şia Sünni kavgası çıkartmak isteyenlere Ehli Beyt ortak paydamızdır diyerek adeta tılsımlı bir cümle ile karşı duran Prof. Dr. Haydar Baş Atatürk'e haşa dinsizlik suçlaması getirmek isteyenlere de ilahiyatçı kimliği ve Atatürk hakkında yaptığı araştırmalar neticesinde elde ettiği belgelerle adeta bilimsel ve tarihsel gerçeklere dayanarak savaş açarak Atatürk'ün dinsiz değil tam tersine dindar bir cihat müslümanı olduğunu da kabule mecbur etti siyasileri. Ayrıca Atatürk'ün neseb bakımından da Peygamberimizin soyuna uzanan necip bir soydan geldiğini de soy kütüğünü ortaya koyup belgeleyerek ortaya koydu. Yani 100 yıldır ilk defa O'ndan duyduk Gazi Mustafa Kemal'in İmam Ali'nin soyundan geldiğini Annesi Zübeyde validemizin de babası Ali Rıza Bey'in de Peygamber soyundan gelen insanlar olduğunu ilk o söyledi. Daha sonra pek çok araştırmacı Baş'ın bu tespitini doğruladı.
Şimdi senin bu yazıdan amacın Haydar Baş methetmekmiş diyen art niyetlileri duyar gibiyim. Beni tanıyan herkes benim Cumhuriyet Halk Partisinde politika ürettiğimi ve böyle bir övgüye ihtiyacım olmadığı gibi siyasi risk alma pahasına bu yazıyı kaleme aldığımı bilir ayrıca siyasi bir maksadımın kesinlikle olmayacağını da bilir. Kaldı ki geçmişte başka bazı bilim adamlarından kadrinin ve değerinin bilinmediği gerekçesiyle bu sütunlardan gündem edildiğini de takipçilerim çok iyi bilmektedir.
Elbette ki bu yazıyı kaleme alırken ki maksadım kesinlikle birilerinin ismini öne çıkartmak değil kaldı ki niyetim böyle de olsa açıklıkla söyleyebiliim bunu ki ne beis vardır? Diye de ekleyebilirim. Ancak samimiyetle söylüyorum ki ben Milliyetçiliği de Atatürk Sevgisini yada Devlet Millet sevgisini de Vatan aşkını da Prof. Dr. Haydar Baş'ta doruk noktada gözlemlemiş birisiyim. Diyebilirsiniz ki nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Takipçilerimizin pek çoğu bizi tanımadan sadece yazdıklarımızı ve söylediklerimiz takip etmek suretiyle bizim vatanseverliğimizden ve Devletimize olan bağlığımızdan nasıl emin oldular sorusuyla yanıt verebilirim.
Demem o ki siyasilerimizin çözüm aramak yerine yeni sorunlar ürettiği günümüzde aslında pek çok sorunumuza sadece Prof. Dr. Haydar Baş beyefendi yada onun gibi Devlet Adamlarımızla bir araya gelip istişare ederek çözüm bulabiliriz. Biz gözümüzün önündeki Prof. Dr. Haydar Baş gibi kendi içimizde yetiştirdiğimiz daha pek çok deha'yı görmezden gelerek ısrarla mevcut düzenin önümüze koyduğu göbeği başka karanlık mihraklara bağlı olduğu açıkça ortaya çıkmış isimler ile meşgul olmayı sürdürürsek Ortaçağ karanlığına doğru hızla sürükleniriz.
Şayet Atatürk'ün öngürdüğü muassır medeneyet seviyesine ulaşmak istiyorsak samimi bilim adamlarımızın kadrini bilmeli ve onlara kulak vermeliyiz. Şayet türlü zenginlikleri bağrında barındıran bu yeryüzünün cenneti diye adlandırlan coğrafyada aç biilaç yaşıyorsak kendimizi ciddi bir sorgulamadan geçirmemiz sizce de gerekmiyor mu? Sizce de klavuzumuzu gözden geçirmenin vakti gelmedi mi hala? Niçin hasedimize kinimize inadımıza kurban ediyoruz çocuklarımızın geleceğini ve Niçin barış varken savaşı kardeşlik varken kutuplaşmayı bolluk varken kıtlığı tercih ediyoruz?
Ben aslında her alanda Prof. Baş ayarında kutup yıldızları yetiştirdiğimize ama onların kadrini bilmediğimize adım gibi eminim. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar gibi abuk bir sözü atasözü diye bize belletmişler ve kovulmamak için doğruyu söylemediğimiz gibi doğruyu söyleyenlere kulaklarımızı tıkayarak nereye varabileceğimizi düşünüyor yada öngörüyoruz Allah aşkına? Bizim acilen bize dönmemiz gerek bizim acilen öze dönmemiz gerek.
Dün Halk Tv'de Prof. Dr. Abdüllatif Şener'i dinledim mesela CHP Tokat Milletvekili Dursun Çiçek ile birlikte bir programa konuk olmuşlar. Samimi söylüyorum ikisini de dinlerken gururlandım ikisi de Devlet Adamı olduklarını ispat eder nitelikte çok güzel ve yerinde konuşmalar yaptılar. Kaldı ki bütün siyasi parti yada fraksiyonlarda aslında benzer çok isim var aslında ön plana bir türlü çıkartılmayan birbirinden değerli bilim insanları ve Devlet Adamı vasfına sahip siyasetçiler. Siyasete bulaşmayan Yüzlerce bilim insanımızı saymıyorum bile. Onları zaten tanıyan bile yok malesef. Mesela İlknur Gürtürkün Kalıpçı gibi bilim insanlarına kulak veriyor mu sizce siyasilerimiz.Yine mesela dünyaca ünlü Türk Kuantum Fizikçisi bilim adamı Mete Atatüre yada ünlü Sosyal bilimci Prof.Dr.Yasemin Nuhoğlu Soysal'ı niçin kimse tanımaz?
Halen gerek Türkiye'de gerekse dünyada bilim dünyasına katkılar sunan o kadar çok Türk Bilim adamı varki kadri bilinmeyen. Yüzlerce danışmanı olduğu halde hiç kimseye bir şey danışmadığı söylenen siyasilerimiz sizce çözüm konusunda samimi olabilirler mi? Çözüm konusunda ve demokrasiye inanç konusunda samimi olanlar her işi ehline danışmaktan ve istişareden kaçınabilir mi sizce? Kişinin eğer kendine güveni varsa nasıl olur da başka isimlerin öne çıkmasından rahatsız olabilir ki?
Bakınız ben politikaya atıldığım günden bu yana CHP'de politika üreten pek çok arkadaşımızı siyasi rakibim olabilme ihtimalini düşünmeden gerek köşe yazılarımda gerekse haberlerimizde övmekten yada ön plana çıkartmaktan asla imtina etmedim. Pek çok politikacıya göre bu yaptığım çok yanlış. Düşünün insanlar siyasi rakip olarak gördükleri insanların paylaşımlarını bile görmezden geliyor, siyasette yükselmenin doğru yolunun bu olduğunu zannediyor. Aslında o kadar yanlış bir tutumki bu halka hizmet edilsin isteyen ve demokrasiye inanan politikacılar açısından. Ama balık baştan kokar atasözü bu noktada doğru galiba.
Çünkü gerçekten de yukarıdakiler ne yapıyorsa tabandakiler de Onları bir şekilde bilerek yada bilmeyerek taklit ediyorlar. Bu düzene uymayana da ya uçmuş diyorlar ya da iş bilmiyor deyip kenara itmeye yok saymaya çalışıyorlar. Zaten popülariteniz yoksa siz siyasilerimize göre hiç kimse değilsiniz. Nasıl olsa politika üretmek vatandaşla samimi olmayan ortamlarda bir araya gelip sırıtarak fotoğraf vermekten ve sloganvari sözler söylemekten ibaret. Zahmetsizce vatandaşın seçimden seçim gönlünü edip sandığa gitmesini sağlamak varken ne gerek var çare sunmaya çözüm önerisi tartışmaya vatandaşla yüzyüze gelmeye.
Döktürürüz iki traktör taş yada yolunu asfalt ederiz tamam. Eğitimde kaliteyi artırmak üzerine bir tartışmayo gündem etmenin yada işsiz Üniversite mezunu gence istihdam alanı oluşturma çarelerini konuşmanın ne gereği var? Bir iki hamaset yap vatan millet sakarya de, Allah'tan Peygamberden bahset sonra iki fotoğraf işlem tamam hadi Allaha ısmarladık bi dahaki seçimlerde görüşmek üzere tabi ki tekrar aday olursak. Olmazsak hesap vermeye gelecek halimiz yok. Oy istemeye geldiğimize şükredin. Ne diyelim umarım bu yaşananlar ders olurda bizlere ilk önce birbirimizin kadrini biliriz. İlk önce kendi değerlerimizin kadrini bilip Onları yükseltmeye yüceltmeye gayret ederiz.
Unutmayın ki yalancı kutup yıldızlarına aldananlar yönlerini şaşırıp ve kervan kıran fırtınalarla karşılaşıp bütün bir kervanın heba olmasına sebep olurlar (Niye doğdun sarı yıldız türküsünün hikayesindeki gibi) ama yön tayinlerinde gerçek kutup yıldızlarından faydalananlar ve O'nların varlığını inkar etmeden istifade yolunu seçenler, asla yollarından şaşmazlar ve kervanlarını sağsalim Menziline ulaştırmayı başarırlar. Allah bu Milletin kutup yıldızlarının sayısını artırsın.
Bu arada Haziran Hareketi denen grubu geçtiğimiz gün şehrimizde izinsiz gösteri düzenleyerek hem emniyet güçlerimizi zor durumda bırakması hem de yersiz bir şekilde şehirdeki gerginliği artırma gayreti içindeki art niyetli çeteye (artniyetli manşetlerle haber yapanları kastediyorum) çanak tutmaları sebebiyle ayıpladığımı da buradan belirtiyorum. Hukukun üstünlüğüne inanan ve savunan hiç kimsenin hukukun izin verdiği ölçüleri taşmaya ne hakkı ne de yetkisi olmamalı.
Elbette ki hak arama mücadelemizi vereceğiz ve şaibeli referandumun şaibesinin hukuk nezdinde ortaya çıkartılması ve hukuken gereğinin yapılması için demokrasi mücadelemizi vereceğiz ve hakkımızı arayacağız. Ama ortak paydalarımıza ve değerlerimize zarar vermeden, birliğimizi beraberliğimiz zedeleyecek işlerin içine girmeden ve özellikle de hukuki çerçevenin dışına asla taşmadan. Aksi takdirde hukuka aykırı bir biçimde referandum sonuçlarını etkileme yolunu seçenlerden hiç bir farkımız kalmaz diye düşünüyorum. Hele ki Devletimizi yönetenleri hukukçuluğa soyunmak pahasına hain ilan etmenin hiç birimize zerre faydası olacağını düşünmüyorum diyor sürçi lisan ettimse affola diyerek saygılar sunuyorum.
Umarım sorunlarımızı ehline danışarak çözme yolunda bir ve beraber olabiliriz.
siyaset sahnesi akp başta olmak üzere tüm siyasi partilerde kokuşmuşluk ve ikiyüzlülük aldı başını gitti. nerede yardakçı yalaka üç kağıtçı sevilmeyen tipler varsa siyaset sahnesinde. siyasetin temizlenmesi kesin şart.
helal sana sayın çavuşoğlu yazılarını zevkle okuyoruz.aynen söylediğin gibi insanlar doğruyu ısrarla ve samimi bir biçimde ifade eden siteleri benimsiyor ve sahipleniyor.bence pek çok ulusal siteden daha fazla etkiniz var son zamanlarda. sadece uaşk değil yani etki alanınız. her seçim akpartiye oy verdiği halde referandumda hayır vermiş bir takipçiniz olarak söylüyorum akpartililer bile beğeni ile takip ediyor sitenizi doğruya doğru diyebildiğiniz için ve sırf eleştirmeyip iyi işleri doğru işleri desteklediğiniz için.
kalemine sağlık. ak partinin alışageldiğimiz politikalarında ciddi bir değişim olacağını sezinliyorum. önümüzdeki günlerde sanırım karşımıza çok farklı bir ak parti çıkacak. cem küçük'ün söylemlerini önemsemek lazım. benim şahsi kanaatim, kamu oyu oluşturmak için cem küçük seçildi. mavi marmara konusunda söyledikleri için özür dileyecek filan dense de, dün öyle bir izlenim bırakmadı. bilakis dahada ileri götürüp söylemlerini türkiyenin israille, amerikayla, avrupayla dost olmasını, ak partinin dini gruplarla yollarını ayırması gerektiğini üstüne basa basa söyledi. ak parti yönetiminden bir tek aksi açıklama gelmedi. ısrarla ingilizlerle zaten dost olduğumuzu söylemesi tuhaf geldi bana. ha sahi geçenlerde saadet partisi yöneticierinden biri ingiltere de rehin olarak tutulan tonlarca altın olduğunu söyledi, bunun aslı astarı var mı?
uhmyi seviyoruz uşakımıza çok katkısı olduğu gibi tanıtımına da ciddi katkılar sundu sağolsun. i̇lk günlerden beri tiryakisiyim bu sitenin ve sonuna kadarvtakipçisi ve destekçisi olacağım.ilk zamanlar ben okurken kimse okumuyordu bu siteyi şimdi bakıyorum da okumayan yok gibi bir şey interneti olan herkeste ekşi artık uşak'ta.
işte uşak halkı seni bu yüzden sevdi nurullah bey. doğruya doğru diyebildiğin siyasi makam beklentisi ile susmadığın için sevdi. haziran hareketi denen fitnecilerle ilgili sözlerine katılmamak elde değil.işleri güçleri milleti gerginliğe sürükleyecek şov malzemesi çıkarmak.yazınızda bahsettiğiniz bu sözleri chp'li birinden duymak ayrıca güzel. yerinde tespitlerin ve eleştirilerin için tebrik ve teşekkür ediyorum.dilerim ki siyasetçilerimiz haydar baş ismindan yararlanır.türkiyede hiç bir makam yada çıkar beklentisi olmadan konuşan çok insan var aslında haydar hoca gibi yararlanılması gereken.
sayın çavuşoğlu aynen söylediğiniz gibi ismini saydığınız yada sayamadığınız pek çok bilim insanı var türkiye de malesef kadri bilinmeyen. kopyala yapıştır akademisyenleri ile taklit yeteneği gelişmiş sözde sanatçılar var vitrinlerde ne bilim nede sanat dünyasının gerçek anlamda tozunu yutanlara dönüp bakmadı bile siyasetçilerimiz. çok haklı yerinde bir yazı yazmışsınız. ismini saydığınız bilim insanlarını biliyorum.özellikle mete atatüre gibi insanlara el verse siyasiler çok işler çıkartabilir.
23 nisan geldi hoş geldi.