Siz Madenlerimizi Yabancılara Talan Ettirirken; Kimin Malını, Kime Dağıtıyordunuz Sayın Yıldız?
Gerek seçim dönemi meydana gelen elektirik kesintileri sonrası ve gerekse yüzlerce işçinin feci şekilde can verdiği maden kazalarının ardından kendi Bakanlığı bünyesinde cereyan edenlerden haberdar dahi olmadığı anlaşılan, hatta cehaletini ortaya koyduğunu çok rahatlıkla söyleyebileceğimiz açıklamaları ile sık sık muhalefetin ya da basının alay konusu olarak kamuoyunun gündemine gelen, Soma'da meydana gelen ve 301 İşçinin hayatına mal olan kazadan sonra Enerji Mühendisleri Odası'nca, hakkında altı aylığına meslekten ihraç kararı alınan, Şırnak'taki silahlı saldırıda şehit olan Jandarma Kıdemli Yüzbaşı Levent Çetinkaya'nın Kayseri'deki cenaze töreninin ardından şehitlikte "Bu Türk Milletinin yumruğu. Al sana açılım" diye bağıran bir kişinin yumruklu saldırısına uğradıktan sonra burnu kırılan, Zonguldak'ta "Torba Yasa" sonrası maden işletmecilerinin üretimi durdurması üzerine, işsizlikle karşı karşıya kalan işçilerin durumuna ilişkin bütün kamuoyuna yaptığı açıklamanın daha sonra yalan olduğu belgelerle ortaya çıkartılan, geçtiğimiz günlerde bir vatandaşın sorusu üzerine şaşkınlıkla, vatandaşa ve çiftçiye halen 4 liradan satılan Mazotun maliyetinin karı ile birlikte 1.5 lira civarında olduğunu itiraf eden ve son olarakta geçtiğimiz hafta, piyasa değeri bayilerde 769 bin 300 Lira olan Mercedes S-350 Blue TEC 4 MATİC Marka makam aracı satın alarak tepkileri üzerine toplayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, geçtiğimiz gün Bolu'da yaptığı bir basın açıklamasında gerçekten talihsiz diyebileceğimiz ama bana göre itiraf niteliğinde bir beyanat vermiş.
AKP'nin Yabancı Güçlerin Projesi Olduğuna Hangi İcraatlarına Bakarak Niçin İnanıyorum?
Bilindiği üzere AKP Hükümeti zaman zaman kamuoyunda, Türkiye üzerinde kirli emelleri olan ve bu topraklarda gözü olduğu bilinen, yabancı güçlerin bir projesi olarak nitelendirilmekte. Tam da bu açıklamaları doğrularcasına işler ve icraatler ortaya koyduğunu düşündüğüm AKP Hükümetinin Bakanı'nın bu açıklaması, bana göre kesinlikle bir itiraf niteliğindedir ve aslında birazdan ortaya koyacağım bakış açısına göre kendisi son derece haklıdır ve doğruları dile getirmiştir. Öncelikle niçin yabancı güçlerin bir projesi olduğu iddialarına inandığıma ilişkin bir beyin fırtınası yapalım öncelikle.
Bir iktidar düşünün ki; O iktidar döneminde; Devletin Ordu'sunun nerede ise bütün üst düzey görevlileri ömür boyu hapis cezasına çarptırılacak kadar büyük suçlarla suçlansın, sonra yine aynı iktidarın "bu davanın savcısıyım" diyen Başbakanı bu davanın bir kumpas olduğunu açıklayıversin. Bu arada Ordu'nun hakkında türlü dedikodu ve iftiralar yayılarak Ordu yıpratılsın ve Milletin gözünden düşürülmeye çalışılsın. Bir iktidar düşünün ki, On yıl boyunca girmek için vermediği taviz kalmayan Avrupa Birliği'ne 10 yıl sonra "almazsanız almayın" diyebilsin. Bir iktidar düşünün ki; o iktidarın döneminde teröristler için çadır mahkemeler kurulsun, "pişman değilim" demelerine rağmen pişmanlık yasasından yararlandırılan, Devletin askerine polisine kurşun sıkmış teröristler zorla affedilsin ve terör örgütünün bunu bir zafermiş gibi kamuoyuna takdim etmesine izin versin. Bir iktidar düşünün ki; o iktidarın hükümet ettiği dönem de ülkenin iç ve dış borcu dört kat artsın. Bir iktidar düşünün ki; o iktidar döneminde emniyet ve yargı mensupları kendilerine atılan paralel yaftasından kurtulmak için adeta amuda kalksın. Bir iktidar düşünün ki; komşularının hemen hiç birisi ile sorunu olmayan bir Devleti, bütün komşuları ile sorunlu hale getirsin. Bir iktidar düşünün ki; hiç bir zaman Devletinin hayrına solumadığı bilinen, İsrail ve ABD Projelerine Eşbaşkanlık ettiğini gururla söyleyen bir Başbakanı olsun ve bahsi geçen proje ile aynı inancı paylaştığı masum insanların kanının dökülmesine adeta çanak tutsun. Bir iktidar düşünün ki; Devletinin kar getiren bir çok kuruluşu başta olmak üzere yüzlerce kurum ve kuruluşunu yerli ya da yabancı sermaye sahiplerine, yandaşlarına akrabalarına adeta peşkeş çeksin. Bir iktidar düşünün ki; tarımda kendi kendine yeten yedi dünya devletinden birisi olan bir ülkeyi iktidara geldikten sonra, buğdayını, patatesini bile ithal eden bir ülke haline getirip çiftçisini bitirsin. Bir iktidar düşünün ki; yeraltı madenlerinin tamamına yakınını yabancı devletlerin taşeron firmalarına peşkeş çekerecesine teslim etmiş olsun. Bir iktidar düşünün ki; yüz yıllardır kardeşçe bir arada yaşamış bir milletin bölünmesini ve parçalanmasını tartışmaya açmış olsun. Bir iktidar düşünün ki; 30 bin kişinin katili olan, ülkesini adeta kan gölüne çeviren bir haine "Sayın" diye hitap edip, muhatap kabul etsin ve O'na barış elçisi muamelesi etsin. Bir iktidar düşünün ki; iktidara gelmezden evvel var olan "abdestinde namazında güvenilir adamdır" imajını tam tersine çevirsin ve "Namaz kılıyorsa güvenme arkadaş" noktasına getirsin. Daha say say bitmez ama, sanırım bu iktidarın art niyetli çevrelerce iktidara getirilmiş olabileceğine ilişkin teze inanmam için bu kadar gerekçe saymam yeterlidir diye düşünüyorum.
Sevr ile Elde Ettiği Madenleri Lozan İle Yeniden Kaybeden İhtilaf Devletleri, Tek Mantar Tabancası Atmadan Madenlerimizi Nasıl Ele Geçirdi?
Gelelim aslen 1. Dünya savaşı sırasında meydana gelen Ermeni isyanları ile tanınan, Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesinden olan ve 2002'den beri AKP Milletvekilliği görevini yürütüp, 2009 yılında gerçekleşen kabine değişikliğinden bu yana AKP Hükümetlerinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı vazifesini yürütmekte olan, tam da bu gün Uşak'ımıza bir ziyaret gerçekleştirecek olduğunu bildiğimiz Sayın Bakan Yıldız'ın açıklamasına niçin "bir itiraf niteliği taşıyor" şeklinde değerlendirme yaptığıma. Bilindiği gibi Osmanlı Hükümeti yetkililerinin imzaladığı Sevr Antlaşması ile birlikte madenlerimizin kontrolü ihtilaf devletlerine devredilmişti. Ancak Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verilen Kurtuluş Mücadelesinin ardından Sevr yırtılmış ve Lozan Barış Antlaşması ile beraber madenlerimizin kontrolü de, işletim hakkı da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne teslim edilmişti. Yani Atatürk savaş meydanındaki zaferini Lozan'da perçinlemişti. Tabii ki bu durum İtilaf Devletlerinin; özellikle de İngiltere ve İngilizler tarafından kurulan bir devlet olan ABD'nin hiç işine gelmemişti. Hatta Amerika önceleri Lozan'ı ve dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni tanımadığını deklare etse de, daha sonra Atatürk'ün ard arda kazandığı diplomatik zaferler neticesinde dünya kamuoyunu arkasına alması ile birlikte Türkiye'de büyükelçilik açarak Devletimizi tanımış olmuştu. Bu yüzden Atatürk, Amerikan Büyükelçisini yanına alarak dünyaya Türkiye'den açıklama yapma ihtiyacı duymuştu. Hatta o dönem, topraklarımıza sahip olma hayali görürken, birden Kuvva-i Milliye ile karşı karşıya kalıp kabusla uyanan İtilaf Devletlerinin lideri konumunda bulunan İngilizlerin temsilcilsi pozisyonundaki Lord Gurzon, o zaman cebine koyduğu şartları günü geldiğinde Türk Milletine farklı yöntemlerle uygulatacağını da deklare etmişti.
Her neyse bu hazımsızlık ile yanıp tutuşan ve bu yüzden Atatürk'ten her zaman nefret etmiş olan dış güçler adı verdiğimiz mihraklar Türkiye Cumhuryeti Devleti'ni içeriden karıştırma planlarını hep yapagelmişler ve bu planlar çerçevesinde kirli oyunlar oynamaktan, kan dökmekten cinayetler işlemekten bile geri durmamışlardır. Elbette tarih boyu ülkemizde gerçekleştirdikleri bu kirli oyunlar ve derin operasyonlarda içimizden işbirlikçiler hep bula gelmişlerdir. Yanlış anlaşılmasın ben asla AKP'yi ya da Sayın Bakan'ı iş birlikçilikle suçlamıyorum. Yukarıda yazdığım cümlelere benzer cümleleri herkes yıllardır konuşagelir zaten. Ama Sayın Bakan'ın mensubu bulunduğu AKP iktidarı döneminde, İsrail ve ABD ile, Avrupa ülkeleri ile olan ilişkilere bakıldığında; adeta tek taraflı bir aşk yaşadığımız çok aşikar. Sadece liderlerinin önünde bacak bacak üstüne attığımız ya da "One Minute" çıkışımız ile övünür dururuz ama o devletlere hangi değerlerimizi teslim ettiğimizi yazmaya kalksak, aman ya Rabbi sayfalara aldıramayız. Sadece Sayın Bakan'ın sorumluluğunda bulunan sahalara bir göz atalım isterseniz; acaba Uşak'taki Avrupa'nın ikinci büyük altın madenini işleten firma hangi ülkeye ait dersiniz. "Eldorado Gold Kanada'lı", peki ya Bergama'daki Altın madenini kim işletiyor Sayın Bakan? Koza Altın'ın sahiplerinin Recep Tayyip Erdoğan ile bir yakınlığı var mı acaba? Ya da İngilizler'in "Ariana" şirketi nerelerde ruhsat aldı ya da Rothschild ailesinin Rio Tinto isimli firmasına kaç tane maden arama ruhsatı verdiniz? Rothscild ailesinin Bor Madenleri üzerindeki hesaplarının tecellisi için hangi aşamadasınız? Ya Tec Cominco, Froonter, Global madencilik gibi isimler altında Türkiye'de faaliyet gösteren maden firmaları acaba kaç maden arama ruhsatı aldı? Listeyi uzatıp gitmek mümkün. Ancak bu bence başka bir makalenin konusu olabilir. Şimdilik meramın anlaşılması bakımından yeterli buluyorum.
Türk Milletine Ait Olan Madenleri Türk Milletinin Reyi İle İktidara Gelenler İşletirse Millet Zengin Olur!
Muhalefet partilerinin gerek asgari ücretle ilgili gerekse sosyal devlet olmanın gereği olarak dar gelirlinin ve tüketicinin desteklenmesi ile ilgili verdiği bazı taahhütlere madenleri göstermesi sizi ne kadar rahatsız etti acaba Sayın Bakan? "Kimin malını kime veriyorsunuz" derken kastettiğiniz "biz alelacele madenleri yabancılara çoktan teslim ettik, o madenler artık bu milletin olmaktan çıktı, dolayısı ile bu madenleri işletip elde edeceğiniz karı Türk Milleti'ne dağıtamazsanız, zira olanlar yabancı sermayelerin (yabancı güçlerin) malıdır" mı demek istiyorsunuz? Aslında cevap bekleyen o kadar soru var ki; hele şu millet bir uyansın, hele iktidarı elinizden bir alsın; bu milletin size soracağı daha o kadar çok soru var ki?
Suriyeli mültecilere maaş bağlarken kaynak var, yine bu mültecilerin gençlerine sınavsız üniversite kapıları açarken kaynak var, peşinatı beş yüz bin dolar olan gemicikler alan oğullarınız için kaynak var, ayakkabı kutularından çıkan ve "İmam Hatip yapacaktık" gibi absürt açıklamalarla geçiştirdiğiniz paralar için kaynak var, son model makam araçlarınız için kaynak var, bin odalı saraylarınız için kaynak var, Avrupa Birliği fonlarına aktarırken kaynak var, yabancılara peşkeş çekilirken kaynak var; ama söz konusu Türk Milleti'nin asgari ücretlisi, dulu, yetimi, emeklisi ise kaynak yok öyle mi Sayın Bakan? Başka Milletlerin sermaye sahiplerine de, fakirine, mazlumuna da çok görmediğiniz kaynakları bu millete dağıtacağım dersek sizin cevabınız, "Kimin Malını Kime Dağıtıyorsunuz" öyle mi sayın bakan? O zaman ben Türk Milleti adına size soruyorum; yazımdaki sorularıma hazır Uşak'a da gelmişken cevap verseniz; Uşak'taki altın madeninin on yıldaki bilinen net karını bu millete bi açıklasanız. Buna mukabil ödediği devede kulak vergiyi ve özelleştirme ya da kira giderini, bi açıklasanız. Yine bununla beraber tahmini 3.5 katrilyon dolar olarak verilen yeraltı kaynaklarımızı ki sadece madenleri işletmeye açsak ve bu millet yatsa, biz baksak bu millete bin yıl yeter. Bahsettiğim kaynakları nasıl ve hangi yabancı firmalara özelleştirme adı altında teslim ettiğinizi bir açıklasanız. Şayet bahsi geçen yerlerde maden yoksa, ruhsatı neden aldı bu yabancı firmalar onu da bir izah etseniz diyorum vesselam. AYDIN'lanmak bu Milletin bana göre en büyük ihtiyacı da o bakımdan dedim hani. Her neyse şehrimiz Uşak'a hoşgeldiniz.
sen altın madenini ben işleteceğim dedinde sana vermedilermi.?
bu ulkeyı sömürenler nedense ezanı muhammediyeyi türkce okumakla savunanlardan cıkıyor,ezan dünyanın her yerınde arapcadır neden? cunku islamıyetın cagrısıdır,sen ezanı elin alamanyasında ıtalyasında turkce oku kımse anlamaz bıle...sen aglasanda sızlasanda biz özumuze dönuyoruz,haa eger sen arapca ezana karsıysan kilise canlarının calındıgı yerlere gıdebılırsın orda senı daha ıyı anlayan bırılerı olur :-)
konuş başkan seni hazmedemeyen bünyeler bu milletin ileriye taşınmasını hazmedemeyen zihinler.
ezan türkçe olunca sömüremeyiz diye mi korkuyorsun.türkçe olması seni niye rahatsız etti.millet dinini anlarda akıllı olur diye mi korkuyorsun.yazında belirttiğin hurafeleri millete yutturamayız diye mi korkuyorsun.
adnan menderesi,turgut özalın nasıl öldürüldüğünü unutma unutturma,ezanın türkçe okutulmasını unutma unutturma,camileri ahıra çevırenlerı unutma unutturma,hastane kuyruklarını,yuzumuze bakmayıp ustune ustluk azar yedıgımız doktorları unutma unutturma,karneyle ekmek,gaz vb. urunlerının verıldıgını unutma unutturma,hortumları,faili mechul cınayetlerı unutma unutturma.....
somayı,ermeneki unutma unutturma,gün boyu kesilen elektrikleri unutma unutturma,santrale giren kedileri unutma unutturma
bır zamanlar astıgın astık kestıgın kestıktı cavusoglu ,beledıye baskanına demedıgını bırakmıyodun noldu sayın vali senın susturmus hıc sesın cıkmıyo :-)
bak altından ne madenler çıkıyor önce bir garip yolcu çıktı sonra neler çıkacak :)