Sizce iki hukuk bürosu arasında kaç benzerlik var? Birinin adı diğerinin soyadı mesela...
Ufuk Uğur meselesine girmeden önce, Uğur Çakmak ne alaka ya da bu benzetmenin sebebi ne, şeklinde bir soru akıllara gelmeden Uğur Çakmak'tan size bahsetmeliyim biraz. Uğur Çakmak, şimdilerde devletten ve kanunlardan kaçan, bir dönemin neredeyse Uşak'ın bütün ekabirinin vekaletini toplamayı başaran ünlü hukukçu... Yıllar evvel "Gökkuşağı Eğitim Kurumlarının ve Üftade Okullarının Fetullah Gülen ile ilişkisi yoktur" diyerek o dönem bahsi geçen kurumlar aleyhinde yaptığımız bazı haberleri kendince dava etmeye çalışan ama bizimle girdiği bütün davaları kaybeden, hem herkesin bildiği konularda yalan söylediği hem de girdiği davalara paralelci savcı ya da hakim denk getiremediği sürece kaybettiği için, Nurullah Çavuşoğlu'nun Çakma Hukuk Bürosu diye vasıflandırdığı Çakmak Hukuk Bürosunun sahibi olan Uğur Çakmak'ın namı, o dönem almış başını gitmiş ve Çakmak, özellikle İdare Mahkemeleri'ndeki davaları paralelci hakimler sayesinde halledebildiği, yine siyasi gücünü ve nüfuzunu kullanarak epeyce pürüzlü işi bitirebildiği için yükünü tutmuş, zengin bir hukukçuydu güya. Güya diyorum çünkü bu kadar çok hukuksuzluğun içinde bulunan, şimdi de hukuktan kaçan bir kanun kaçağını, asla hukukçu olarak kabul edemeyiz ya da etmemeliyiz diye düşünüyorum.
İsminin vibratörlü şantaj çetesi davasında da geçtiği iddia edilen ve yalanlanmayan Çakmak, o dönem kendisine vekalet vermeyen insanların belediyedeki imar vs işlerine, hukukçu kimliğini kullanarak itiraz etmek ya da il yönetimini, birlikte Dolunay sitesindeki evinde Ak Parti yönetimi oluşturdukları, dönemin İl Başkanı Mehmet Gün ya da Milletvekili Mehmet Altay sayesinde elde ettiği siyasi nüfuzu kullanarak, Belediye Meclisine etki etmek suretiyle veyahut da kendine özgü farklı şantaj yöntemlerini devreye sokarak, Uşak'ın pek çok ekabirinin vekaletlerini topladığı yönünde iddialar ile kamuoyunda sıklıkla anılan bir isimdi ayrıca. Sanırım Uğur Çakmak'la ilgili bu kadar bilgi yeterli; zaten yazamadıklarımı, okuyucularımız yorumlarıyla tamamlar eminim. Zira Uğur Çakmak; can yakma ve düşman edinme hususunda epeyce maharetliydi.
Şimdilerde Baro kulislerinde nasıl ki Ufuk Uğur ismi, çok sayıda insanın nefretle andığı bir isimse, o zamanlar da Uğur Çakmak ismi nefretle anılırdı ve kamuoyu Uğur Çakmak'ın muhatap olduğu hemen herkesi, kendisinden nefret ettirmesiyle ve gaddarlığı ve despotça davranışlarıyla tanırdı. Ufuk Uğur için de bugün, gerek haciz vs gibi işlerde, gerekse Başkan Yardımcısı olduktan sonra; hem belediye personeline hem de vatandaşa olumsuz davranışlar içinde olduğu yönünde ciddi eleştiriler getirilmekte...
Her neyse gelelim Ufuk Uğur'a... Uğur'un avukatlık serüveni belediye ile başlıyor. Kendisini ailecek çok yakından tanıyan Nurullah Çavuşoğlu'ndan edindiğim bilgiye göre, Uğur, Mesut Apaydın'ın belediyeye aldığı bir isim ve halen sıkı fıkı bir dostlukları var. Mesut Apaydın döneminde belediyede özellikle imar konusunda kendisini epeyce geliştiren Ufuk Uğur, Ali Erdoğan'ın "seninle çalışmak istemiyorum" demesi üzerine önce ayrılmıyor bir müddet belediyeden. Ama Ali Erdoğan'ın her denk geldiklerinde kepaze etmesi ve kovar gibi davranmasının ardından Ufuk Uğur, belediyeden ayrılmak zorunda kalıyor.
Daha sonra Apaydın döneminin, kendi oluşturduğu ekibin, belediyedeki işlerini halletmesiyle ünlü başkan yardımcısı; ülkücülere kurulan paralel kumpasta başrol oynadığını, kumpas kurulan ülkücülerin dile getirdiği, kendini ülkücü olarak tanıtan ama ülkücülüğü nereden apardığı pek bilinmeyen, ayrıca paralel çete soruşturması sebebiyle görevinden uzaklaştırılan Yılmaz Baytun ile yakın arkadaşlığı ile de tanınan Mehmet Çetin'e, Apaydın döneminde; Mevlana Parkının ihalesiz verilmesi, mezbahanenin ihale süresinin dolmasına rağmen ihaleye çıkarılmayarak Çetin'in işletmeye devam etmesinin sağlanması gibi belediyeden pek çok iltimasın sağlanmasına vesile olduğunu bildiğimiz ve bir dönem Mehmet Çetin ile ortak denecek derecede yakınlığının olduğu bilinen ve paralel soruşturma kapsamında 17/25 Aralık olayları sonrası, paralelci oldukları ayan olan, dönemin İstihbarat Müdürü, KOM Müdürü ve Asayiş Şube Müdürünün üçüyle de çok yakın ilişkiler içinde ve samimi olduğu bilinen Bakır Mutlu ile ortak bir ofis açıyorlar.
Ufuk Uğur ofisi açtıktan bir müddet sonra, Ali Erdoğan ile adeta savaşa tutuşuyor ya da öyleymiş gibi bir hava estiriyor. Ali Erdoğan ya da Belediye aleyhinde onlarca çoğu idari dava açıyor. Bu arada pek çok komisyon ya da meclis kararına da itirazı söz konusu olan Ufuk Uğur'un, bu itirazlarını farklı şekillerde değerlendirmeye çalıştığı da o dönem kulislerin en çok konuşulan konularıydı. Her neyse o dönem yayınlanan Esat Özdemir'in "Ali Erdoğan'a Linç Girişimi" başlıklı yazısını okursanız anlatmak istediklerimi daha iyi anlayabilirsiniz. Hatta okuyanlarınız hatırlayıp ne söylemek istediğimi anlamıştır bile.
Burada işi asıl ilginç hale getiren iki faktör var; birincisi Ufuk Uğur, Ali Erdoğan döneminde özellikle imar komisyonu ya da meclis kararlarına itiraz ettiği ya da dava ettiği konuların tarafı olan kişilerin pek çoğunun, bir şekilde vekaletlerini alıp müvekkili olmalarını sağlamış. Yani; diyelim ki sizin imardan bir talebiniz olmuş ve Ufuk Uğur sizi dava etmiş ya da itiraz etmiş; yani bir şekilde hukuki ya da gayri hukuki yapılmasını istediğiniz değişiklik veya tadilata, Ufuk Uğur ket vurmuş hatta davalık olmuşsunuz ama siz dava sürecinde ya da itiraz sürecinde Ufuk Uğur'a işletmenizin veya şahsınızın vekaletini vererek başka konularda da olsa bir şekilde onun müvekkili olmuşsunuz. İkincisi ise Ufuk Uğur birkaç istisna hariç Ali Erdoğan ya da belediyeye karşı açtığı davaların tamamına yakınını kaybetmiş. Acaba bu durum Uğur'un açtığı davaların haksız olduğundan mı kaynaklanmaktadır, yoksa davayı zaten kaybetmek üzere açtığından mıdır, veyahut da bütün davalar paralelci hakim savcılara denk gelip Ali Erdoğan kurtarıldığından mıdır; Tabii ki bu sorunun cevabını benim şu anda vermem mümkün değil. Ancak paralelcilerin kullandığını bildiğimiz bir yöntem var. Size o yöntemden bahsetmek istiyorum.
Paralel çetenin elemanları bir kurumda çevirdikleri usulsüz ya da hukuksuz işleri kendilerinden olan ama karşı saftaymış gibi görünen kripto paralelci avukatlara dava açtırıyorlar, daha sonra yaygara kopartıyorlar "işte dava açıldı vs" diye... Ama daha sonra hem paralelci savcı ve hakimleri kullanarak hem de dava açtırdıkları avukatın işi savsaklamasını sağlayarak, hukuk önünde aklanıyorlar. Yani buz gibi yolsuzluk olan bir konuda, avukatın verdiği dilekçe çok saçma olup, savcının takipsizlik vermesi kolaylaştırılınca, anında takipsizlik çıkıyor. Böylece kamuoyu ya da yolsuzluğun yapıldığı kurumun çalışanları rahatlatılıyor. Kamuoyu, halkın büyük çoğunluğu "demek ki bir hukuksuzluk ya da yolsuzluk yokmuş, olsa illaki dava açılırdı" diye iddiaların dedikodudan ibaret olduğunu düşünüyor. Ya da açılan davadan beraat, takipsizlik kararı çıkınca da, yine yolsuzluk yokmuş algısı oluşturuluyor ve böylece yolsuzluk yapanlar önce suçlanır gibi yapılıp, daha sonra aklanıyorlar. Bu durum ayrıca kurum içinde çalışan ve imza yetkisi olan memurları da rahatlatması ve başlarına bir iş gelmeyeceğini düşünmeleri açısından da biçilmiş kaftan haline geliyor tabii... Yani aslında bir nevi iyi polis kötü polis oynanıyor.
Yolsuzluk yapıyorlar diye yaygara koparan avukat, kendi adamları ama kimse bilmiyor, kimse bilmesin diye aslında kripto paralelci olan avukat, bu esnada paralelcilere küfredip duruyor, ille de Fetullaha ağzına geleni saydırıyor her yerde cemaatin yolsuzluk yaptığını dillendiriyor. Ama aynı avukat cemaat mensuplarına karşı giriştiği, bütün davaları kaybediyor garip bir şekilde. Böylece hem kamuoyunda oluşabilecek tepkilerin önü kesilmiş oluyor hem de bahsi geçen, danışıklı dövüş edilen avukata para kazandırılırken, iş adamlarının müteahhitlerin vs vekaletlerinin o avukatta toplanması da sağlanmış oluyor. Avukata vekaletini veren bir nevi biat etmiş oluyor.
Yanlış anlaşılmasın ben Ufuk Uğur ve Bakır Mutlu'da aynı taktikte kullanılmış olabilir demek istemiyorum, sadece paralelcilerin böyle yöntemlerinin olduğunu bildiğimizi hatırlatarak farklı bakış açıları sunmaya çalışıyorum. Her neyse Tuana hukuk bürosunun hikayesine yeniden dönmeden önce şen ortakların yerel basına da oldukça ilgili olduklarına da dikkat çekelim. ayrıca Bakır Mutlu'nun üniversite ile yakından ilgilendiğine ve Bakır Mutlu'nun etrafında çok gezinen ve müritleri olarak bilinen, pek çok ismin de bugün paralel soruşturmada adının geçtiğine de dikkat çekelim. Malumunuz olduğu üzere üniversitedeki paralel örgütlenmeyi sağlayan isimlerin başını çektiği iddia edilen ve tıpkı, il özel idaresinin kamyonlarını kendi bademliğinin yollarını yaptırırken Uşak Haber Merkezi'nce görüntülenen Alim Tunç'un ve tıp merkezindeki ortağı olan ve geçtiğimiz günlerde paralel soruşturmadan açığa alınan fakat daha sonra geri görevine iade edilen bazı isimlerin de evinin olduğu; yine geçtiğimiz günlerde Nurullah Çavuşoğlu'nu kripto paralelci ilan edebilecek kadar çılgınca bir sözde köşe yazısına imza atarak dikkatleri üzerine toplayan, şimdi kapatıldığını düşündüğüm pek çok ortaklı Bengü şirketinin kurucu ve ortaklarından olan, Çavuşoğlu'nun tanışıp yarım saat oturduktan sonra (bundan 5 sene önce) odasında "gençler siz bu adama beni niye getirdiniz, siz bu adama acilen psikolog getirin, bu adamın psikolojisi gitmiş; ayrıca bir de sağlam mürşit gerek bu adam zira imanı gitmiş" dediği Ali Galip Baltaoğlu'nun, Bizim Yuva Derneği'nin işlerine öncülük eden Serhat Eren gibi isimlerin yanı sıra, şimdi paralel sebebiyle kapatılan derneklerin ya da kurumların yöneticilerinin pek çoğunun da oturduğu bilinen Dolunay sitesinde evi olan Mehmet Emin Yüksekkaya'nın dışında, Bakır Mutlu etrafında da paralel soruşturmada adı geçenlerin bulunmuş olması hayli manidar değil mi? Oysa biz Bakır Mutlu'yu Uşşaki olarak tanırız, bütün Uşak kamuoyu gibi, Hatta babasından postun kendisine kaldığını her yerde ilan ettiğini bütün Uşak bilir. Nasıl olurda Uşşaki Şeyhinin müridi paralelcilerle anılır şaşılacak şey. Gerçi ismi vibratörlü şantaj meselesinde geçenlerin bile pek çoğunun paralelci olduğu iddialarını da göz önünde bulundurur, paralelciliğin dinle imanla ilgisinin olmadığını tüm toplum nezdinde ortaya çıktığını de göz önüne alırsak çok da yadırgamayabiliriz. Veya bu da yaver meselesi gibi olabilir. Koca Genel Kurmay Başkanı'nı, kuvvet komutanlarının ya da Cumhurbaşkanı'nın yaverinin paralelci olduğunu bilemediğinin söylendiği bir ortamda şeyhler de müritlerinin paralelci olduklarını bilemeyebilir elbette... Zaten amacım kesinlikle suçlamak değil.
Üniversiteyi adeta yol geçen hanına çeviren, bütün tarikatların cirit atmasına göz yuman, edilgen rektörümüzün bir dönem Bakır Mutlu'ya üniversiteyle uzaktan yakından ilgisinin olmamasına rağmen özel odalar tahsis ettiğini de hatırlatayım. Ayrıca aynı Bakır Mutlu şimdi kapatılan Üniversite Cami Derneği'nin de yönetimindeydi. Ufuk Uğur ve hem ofis hem serüven ortağı Bakır Mutlu'nun şimdilerde bu birlikteliklerini sonlandırdığı yönünde iddialar duysam da pek inanasımın olmadığını da belirterek yazıma devam edeyim.
Bir yıl gibi kısa bir sürede en az Cahan ya da UTAŞ Başkanı Ali Rıza Çümen kadar nefreti üzerinde toplamayı başarmasıyla ünlü Ufuk Uğur'da tıpkı Belediye Başkanı Nurullah Cahan gibi bir avukat... Üstelik Ufuk Uğur öyle sıradan bir avukatta değil; tıpkı Uğur Çakmak gibi Uşak'ta ne kadar ekabir varsa çoğunun müvekkili... Mesela kimler var Ufuk Uğur'un müvekkilleri arasında? En başta belediye ve Belediye Başkanı var. Sonra, belediye başkanı iken belediyeden mülk alıp (üstelik yeşil alan) üzerine AVM diken halen yıkım kararı olan bir binada ruhsatsız bir şekilde AVM işletmesine göz yumulan Erhan Akçay var. Yine TÜPRAG'ın hamiliğini üstlenerek Uşak'ın en önemli değerini ve trilyonlarının yabancı sermaye peşkeş çekilmesinin öncülüğünü yapan halen TÜPRAG'ın akaryakıt ihtiyacını gördüğü iddia edilen eski milletvekili Hasan Özgöbek de, Ufuk Uğur'un müvekkili ve pek tabi ki; yıllardır pürüzleri olduğu için açılamadığı halde Ufuk Uğur'un başkan yardımcısı olmasıyla beraber sihirli değnek değmişçesine pürüzleri giderilerek ya da görmezden gelinerek açılan Özgöbek otelin sahibi Mustafa Özgöbek'te Uğur'un müvekkili. Yine Tıp Merkezi'nden az hallice diye haber yaptığımız özel hastane şartlarına hiç uymadığı halde, bir şekilde özel hastaneymiş gibi muamele gören Öztan Hastanesi'nin sahibi ve UDAŞ'ın önemli ortaklarından, geçtiğimiz günlerde bürosunu kilise için kiraya vermesiyle ününe ün katan, yılların Bozkurt'u olduğunu 60 yaşından sonra öğrendiğimiz ünlü MHP'li Arif Öztan da Ufuk Uğur'a vekalet verenler arasında. Belediye başkan yardımcılarının ve İl Başkanlarının gayri resmi ortağı olduğunu herkesin bildiği, beton santralinin sahibi gözüken Mustafa Gündüz de vekaletini Ufuk Uğur'a vermiş. Yıllardır ruhsata aykırı bir binada hizmet veren Anadolu Mola'yı da işleten Anadolu Seyahat'in sahibi Halil Erdoğmuş'ta vekaletini Ufuk Uğur'a verenler arasında. CHP'li olmasına rağmen TÜPRAG'tan ve İl Özel İdareden işler alabilen ayrıca cemaatin yurtlarına kömür vs gibi desteklerinin olduğunu seçim öncesi her platformda dile getiren, iki sözü bir araya getiremediği halde kürsülerden inmemesiyle ünlü bir politikacı da emin olmamakla birlikte, vekaletini Ufuk Uğur'a verdiği bilgisini edindim. Uşak'a kim gelse pis kokuları ile kendini karşılayan, Ulubey deresini büyük oranda kirleterek Ulubey Kanyonlarının cazibesini öldüren, Uşak'a hayrının dokunduğunu pekte duymadığımız halde bütün Valilerden her daim özel torpilli, benzinliğinin dibinde ruhsata aykırı ilaveler yapabilmesine göz yumulan ünlü işadamımız Halil Ağaoğlu da Ufuk Uğur'u tercih edenlerin arasındaki yerini çoktan almış. Geçtiğimiz aylarda yine imara aykırı bina yapmasına izin verildiği iddiasıyla gündeme gelen ve bir şekilde kollanan, mobilya mağazasının açılışını yine belediye ekibinin yaptığı, Uşak sokaklarında cübbesiyle gezen ama ticari faaliyetlerindeki çevirdiği fırıldaklar ve yaktığı canlarla daha çok tanınan bir iş adamının da, yine vekaletini Ufuk Uğur'a verdiği biliniyor. İmara aykırı bir binada ticari faaliyet yürüttüğü iddia edilen Vatan Bilgisayarın da yine Ufuk Uğur'un müvekkili olduğu bilinmekte. Elbette ki bu vekaletlerin önemli kısmı Başkan Yardımcısı olduktan sonra alındı. Yani vekaletler Tuana Hukuk bürosunun ya da Uğur'un paravan kullandığı malum avukatın da olabilir. Liste uzar gider, bu kadarı kafi kanaatimce. Tabi vekalet verenlerin çoğunluğunun, belediye ile Ali Erdoğan ya da Nurullah Cahan zamanında problemleri olan ya da belediyeden imtiyaz bekleyen isimlerden oluştuğunun sanırım farkındasınızdır. Liste daha uzun aslında ama ben kamuoyunun bildiği olayları ve isimleri verdim ki davalık olursak ispat edebileyim ya da tanık gösterebileyim.
Şu bilgiyi de sunmak isterim; bizim haberlerimiz arasında dava açtırmayı becerdikleri tek bir konu var tuanacıların; o davada da önce menzil yurdunu belediyenin deposu göstererek savunmayı denediler. Daha sonra editörümüz Nurullah Çavuşoğlu'nun "burasının kiraladıklarına ve depo olarak kullandıklarına ilişkin bir belgeleri var mı, burası resmi kurum depoyu sözleşmesiz tutacak hali yok ya" demesi üzerine, bu savunmalarından mahkeme sırasında vazgeçip, yok orası depo falan değildi, bu haber hepten yalan diye ifade değiştirip, görüntüler kabak gibi meydanda iken böyle bir görüntü yok bu binaya belediye hiç paket falan indirmedi diye savunma değiştiren bir anlayışı var bu arkadaşların. Yazı hayli uzamış Çakmak Hukuk Bürosu ile sizce de ikiz kadar benzemiyor mu? Baksanıza müşterilerinin nerdeyse tamamı aynı, ilgilendikleri konular aynı, (TÜPRAG, Belediye, Özel İdare, ille de İmar ve çevre yolları) iki büronun da epey çalışanı var, iki büroyu işletenlerin de siyasette iktidar partisinde ve belediyede her daim bir şekilde eli var daha ne benzerlikler var aslında da bence kafi. Herkesin ve her şeyin bir alternatifi vardır elbet; mezarlıklar kendini vazgeçilmez zannedenlerle dolu Uğur Çakmak bey diyor, saygılar sunuyorum.
her yerde duyup da tüprag ne diye araştırmamışlığını bi de utanmadan burdadan mı soruyorsun a cahil yazıklar olsun senin tükettiğin oksijene
bildiğim kadarıyla gökmen mimarlığın dülgeroğlunun eski evi yerine ait plan notları konusu 01.04.2016 tarihli meclis gündeminde görüşülerek imar komisyonuna sevk edilir. hızlı bir şekilde imar komisyonunda hemen görüşülüp 07.04.2016 tarihinde meclis gündeminde imar komisyonundan geldiği şekliyle kabul karar alınır.sihirli bir el mi değdi anlamış değilim.plan notlarının değişmesi gibi plan değişiklikleri kamu yararı varsa yapılır.gökmen mimarlık kamu mudur? atapark çevresindeki daireler 700 bin lira gibi ediyorsa kazanç ne kadardır elbetteki bilinmez.bunu konudan anlayan ufuk uğur bey açıklarsa seviniriz.
abi dediğin gibi itirafçı olup dışarda kalınıyorsa buda yanlış. düşün abi, üst düzey fetocu, her naneyi yiyor, yıllarca fetoya hizmet ediyor, masum insanların kanına girip, onların başlarını yakıyor. sonra itirafçı olup serbest kalıyor. e o zaman kanına girdiği, kandırdığı insanların suçu ne? asıl suçlu olan, fetoculuğun kaymağını yemişler dışardaysa? bu adamlara ne kadar güvenilir? iftira atmayacakları veya asıl suçluları kayırmayacakları ne malum?
uğurçakmakın ve eşi asli çakmakin paralelin göbeğinde olmasına rağmen hala dışarıdaserbestçe gezmeleri enteresan. bu karı kocanın i̇stanbulda verdikleri ifadelerine ulaşabilirmisiniz.gerçekten söylendiği gibi itirafçı mı olmuşlar
merak etme güzel kardeşim zaman yakındır güzel günler yakındır lağım önce kokar, sonra patlar ardından su temizler.
bu memlekette onurlu şerefli savcılar var. umarım suç ihbarı olarak degerlendirirler bu yazının tamamını.hele üniversite ve hocaları ile ilgili kısımlar oldukça ilginç geldi bana...
talip gümüş diyordu da kızıyordum bir akpartili olarak, birbirimizi üzmeyelim diyordum meğer adam haklıyımış, içimzde çok sayıda kripto paralelci var derken. bizde ne bilem sövüp sayanları öteden beri paralel düşmanı bilirdik yosa adamlar içimize sızmak amacıyla fetöye uluorta küfrederlermiş. işe bak ya utanmasalar nurullah çavuşoğlunu paralelci ilan edivereceklerdi. yokladılar halkı, kimseyi inandıramayacaklarını anlayınca vazgeçiler. o kadar emin yani insanlar sayın çavuşoğlundan. oysa kendileri kripto çıktılar. vAllahi nuruıllah çavuşoğlunun siz kadar zararı tutmadı akpartiye o zaten hep derdi benim akpartiye pek bi şey dediğim yok asıl kavgam sizin içinizdeki fetullahçılarla onlar akpartili değil çünkü derdi. sizi de kandırıyorlar ve iktidarın nimetlerini olduğu gibi cemaate aktarıyorlar derdi.biz adama kızamazdık yönetimde iken.aslında haklısın derdik ama bir türlü kurtulmayı düşünmezdik. kenardan seyredince herşey daha netmiş.sayın cumhurbaşkanımın dediği gibi Allah bizi affetsin
burada yapılan haberleri ve yorumları okudukça gördüğüm, tüprag ile siyasetçilerin ticari ilişkileri var diyorlar. o yüzden tüprag'ı merak ettim. benim ticaretle ilişkim yok abi, öğrenci olduğum için bilmemem normal abi. sen iyi biliyorsan tüprag nedir? sen cevap ver abi.