Sözüm ona ülke yönetenler, sabrınız sınanıyor ama bir türlü taşmıyor; Peki millet sabır taşı mı?
BOP'tu, Avrupa Birliği'ydi, Dinler Arası Diyalog'tu, Medeniyetler İttifakı'ydı derken menşei bize ait olmayan, bizim inancımızla, bizim medeniyetimizle, bizim kültürümüzle, bizim tarihimizle, kısacası Türk'le ve Türklükle hiç bir şekilde bağdaşmayan pek çok projede yer aldık. Ne verip ne almayı hayal etmiştik, ya da bu ABD-İsrail menşeili olduğu bilinen planlara ortak olarak ne gibi bir çıkar elde etmeyi hedeflemiştik? Bilen yok.
Ak Parti iktidarı 2002 yılından beri algı operasyonları ve medyaya ilave ettiği, körü körüne savunucusu aktrolleri aracılığı ile bir şekilde Türk Milletine sormaya dahi ihtiyaç duymadan, İslam inancı ile taban tabana çelişen ve Papalığın dünyayı Hristiyanlaştırmak için başlattığı bilinen Dinler Arası Diyalog projesine ortak oldu. Bu projenin kültürel ayağı olan Medeniyetler İttifakı projesine de eşbaşkanlık etti. Peki Allah indinde tek din İslam iken, mensubu bulunduğumuz dinimiz İslam kendisinden önceki tüm dinleri rafa kaldırıp, hükmünü kaldırmışken biz hangi sözde dinler ile yüce dinimiz İslamı diyaloğa soktuk ve dahası İslam ve Müslümanlığın ne çıkarı vardı bu diyalogta? Diyalog çalışmaları neticesinde binlerce kilise açılan ülkemizde domuz eti serbest kalırken, zina suç olmaktan çıkarılmıştı. Ehli Sünnet ehli sünnet diye yırtınanlar, diyalog toplantılarında, Peygamber Efendimiz (as)'i ezandan bile çıkardılar. Papalığın bir projesi olan Dinler Arası Diyaloğa önderlik eden Fetullah Gülen alenen Kelimei Tevhidin ikinci kısmına imana ya da ikrara lüzum yoktur diyebilmişti. Yani Muhammedurresulullah demeden de insanın cennete gidebileceğini iddia etmişti. Bu aymaz iddiaya bir dakika demesini beklediklerimiz ise Bismillah diyerek kilise açmışlardı elleriyle. Yetmedi İslamın tek hak din olduğu gerçeğini bile bile dört hak dinden falan bahsetmişlerdi konuşmalarında. Ehli Beyt'i diğer sahabe efendilerimiz ile eşit gibi gösterenlerin Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'yı da diğer Peygamberlerin ayarına indirivermişlerdi. Peygamberimizin vaaz ettiği dinin en temel hükümlerini bile çiğnemekten hiç imtian etmemişlerdi hatırlarsanız ve biz o dönem de bu politikaların yanlış olduğunu aktarıp durmakta idik ancak kimse kulak vermediği gibi bizi hain ilan ederlerdi.
Gelelim Avrupa Birliği projesine; bu proje kapsamında Türkiye olarak, AB Fonlarına aktardığımız paranın yani AB Projesinin bize verdiği maddi zararın haddi hesabı yok. Yüzlerce milyar dolarımız AB'ye üye olmak adına cebimizden çıktığı gibi, AB müntesebatlarına uyduracağız diye yaptığımız pek çok değişiklik ve yapılan pek çok düzenleme devletimize ve milletimize ciddi hasarlar açtığı aşikar. Avrupa Birliğine girmekle elde edeceğimiz tek çıkar ise, AB'ye vizesiz giriş ve Avrupa'da iş bulup çalışma imkanıydı. Yani AB'ye girmek için türlü tavizler vererek ülkenin şu an yalnızlaşması pahasına politikalar üretenlerin bizlere vaad edebildikleri tek şey Avrupa'ya vizesiz geçiş ve Avrupa milletlerine hizmetçi olmaktı.
BOP ya da namı değer Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi; ABD, İsrail, İngiliz ortak yapımı olduğu açıkça ilan edilen ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşbaşkanlığını üstlendiği bu projeyi daha önce defalarca eleştirmiştim bu yüzden kısaca geçiyorum. Önceden tek PKK vardı mücadele ettiğimiz, BOP girdi bu coğrafyaya ve 10'a yakın terör örgütü başımıza musallat oldu. Ortadoğu ve Anadolu'dan BOP geçti; milyonlarca Müslüman kadının ırzına geçildi yüzbinlerce müslüman hayatını kaybetti. Milyonlarca insan evinden yurdundan edildi ve milyonlarca insan sakat kaldı. Peki bizim BOP'tan beklentimiz neydi? Şahsen benim tek bildiğim Şam'da namaz kılacaktık bir de Diyarbakır bu projenin yıldızı olacaktı. Doğu'da ise petrol maaşı beklentisi oluşmuş, Barzani'de ise içinde Türkiye'nin, Suriye'nin ve Irak'ın şimdiki sınırlarından da toprak aldığı bir Kürdistan beklentisi oluşmuştu. Peki sonuç; herkes avucunu yaladı. Olan bu coğrafyada yaşayan Müslümanlara olmuştu ve bizde eşbaşkanlığını yaptığımız projenin denendiği sırada mağdur edilen mültecilere bakmak gibi ekstra bir görevle karşı karşıya bırakıldık, üstelik kendi insanımıza bakmaktan bile neredeyse aciz durumda iken.
Şimdilerde ise televizyonlarımızı açmak dahi istemiyoruz, zira televizyonlar artık felaket tellalı gibi oldu. Falan şehirde terör saldırısı şu kadar asker şehit, bu kadar polis şehit ya da yaralı. Falan kentte canlı bamba eylemi şu kadar vatandaşımız hayatını kaybetti. Falan kentte bonzai dehşeti, falan kentte çocukların ırzına geçen bir din görevlisi yakalandı, feşmakan bölgede kasıtlı çıkartıldığı düşünülen orman yangınları sonucunda milyonlarca canlı ve orman yok edildi. Bu gün içinde şu kadar kadın cinsel tacize uğradı, şu kadar çocuk istismar edildi, şu kadar insanın yuvası dağıldı, şu kadar kadın işkenceye uğradı ya da darp edildi. Haberler dediğimiz programlar artık bu tür duymaya dahi tahammül edemediğimiz hadiselerden ibaret. Ülke adeta kan gölüne ya da yangın yerine döndü. Türkiye'nin neresine baksan adeta acı fışkırıyor. En acısı da sokağa çıkmaya korkar hale gelmiş olmamız. Yani ülkemizde ne can güvenliği, ne mal güvenliği kalmadığı gibi adaletin de siyasetin tesiri ve baskısı altında can çekiştiği konuşulmakta.
Hal bu iken Ak Parti iktidarı yetkilileri milletle dalga geçer gibi kimse sabrımızı sınamaya kalkmasın demekten ve kınama ile geçiştirmekten öteye geçmiyor. Kimsenin ne önlem konuştuğu var ne sebepleri... Kimse millette meydana gelen bu ağır tahribatın sebep olduğu psikolojik, ekonomik ve sosyal sonuçların nasıl giderilebileceğini konuşmuyor. Kimse canı yananların intikamını almaktan ve bundan böyle bu tür olayların yaşanmaması için alınacak tedbirlerden bahsetmiyor. Düşünsenize komedi gibi, ülke kan gölüne yangın yerine dönmüş o ülkenin insanlarına sistem değişikliğini ya da Anayasa değişikliğini konuşturmaya çalışıyorlar. Düşünsenize ülke bütün dünya devletlerince yapayalnız bırakılıyor, ülkeyi yönetenler her fırsatta dünya devletlerini yönetenlerce rezil ediliyor ama o ülkeyi yönetenlerin istifası değil, ebedi lider olarak ülkemizin başında kalmalarının gerekliliği tartıştırılmaya çalışılıyor. Sahi siz ikide bir sabrımızı taşırmayın diyenler; siz bu milleti sabır taşı falan mı zannettiniz? Milletin canı burnunda bu durum en çokta siyasetçiler için tehlike arz etmekte.
Yaşanan terör olaylarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ve güvenlik güçlerimize Allah'tan rahmet diliyor terörün ve şiddetin her türlüsünü lanetlediğimi belirtiyorum.
Allah razı olsun sizden. Allah muvaffak etsin uşak haber merkezi.