Bildiğiniz gibi Uşak tarihi çok enteresandır ve enteresan olaylara sahne olmuş enteresan insanların yaşamak için tercih ettiği veya dünyaya geldiği bir şehirdir Uşak. Keza samimiyetini en iyi koruyabilmiş şehir hala bana göre Uşak'tır. İnanmazsanız gezin ülkeyi ve esnaflarının arasına inin deneyin samimiyeti göreceksiniz Uşak'ın farkını? Çoğumuz suyun içindeki balık gibiyiz içinde yaşadığımız şehrin kıymetinin ve nimetlerinin farkında bile değiliz. Pek çok tarihi olaya tanıklık etmiş bir medeniyet şehri biliyorsunuz Uşak ama benim en çok Kuvâ-yi Milliye dönemi icra ettiği misyon dikkatimi çekiyor Uşak tarihinde ve en çok Kuvva zamanı yaşayan büyüklerimizle gurur ve onur duyuyorum. En çok Tahtakılıç'larla aynı havayı teneffüs ettiğim için Uşak halkı İbrahim Tahtakılıç Besim Atalay gibi isimlerin önderliğinde önce işgale razı etme misyonunu açıkça icra eden dönemin Uşak Kaymakamını görevden alıyor ardından da Tahtakılıç Merhumu Uşak kaymakamlığına atayıp Kuvâ-yi Milliye ateşini yakıyor ve bütün dünya da ajanslara düşüyor. Kurtuluş mücadelesi Uşak'tan başlatıldı. Yeni Uşak Kaymakamı İbrahim Tahtakılıç İstanbul Hükümetine telgraf çekerek Uşak'taki mevcut durum değişikliğini haber verdi. Tabi ki hemen Uşak'ta yönetime el koymak ve kurtuluş mücadelesini başlatmak anlamına gelen bu siyasi hamlenin Gazi Mustafa Kemal'e bağlılık ve sadakatlarını da ilan ettiler. Sonra bir daha anılmadı belki ama o an Uşak'ın adını nerdeyse bütün dünya duydu. Çünkü bütün dünyanın gözü Anadolu'daki işgal girişiminde idi ve herkes merak ediyordu başarılı olup olamayacağını ve girişimin başarılı olamayacağının sinyalini vermiş olmuştu Uşak halkı bu hamlesi ile. Zaten öteden beri Aşıklar Şehri diye bilinen ve Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde Aşık olmak isteyenleri adeta davet ettiği bu şirin ve küçük şehir bütün dünyaya Türk'ün esaret altında yaşamayı kabul etmeyeceğini ilan ediyordu bir avuç Türk Milliyetçisi vatanseverin şahsında. Allah bu şehri böyle insanları var ederek ödüllendirmişti adeta Aşıklar şehri ünvanını haketmemize vesile aşkları bu şehre bahşettiği gibi ki ikisi birbirinden değerli hediye. Gerçi daha nimeti çok Uşak'lı olmanın ve say say bitmez emin olun ama Kuvva Şehri olarak anılmak bizim için gerçekten büyük onur Uşaklılar olarak.
Sorgulamak istediğim bir şey var bu arada Uşak ve Kuvâ-yi Milliye dönemi demiş iken. Şimdi bu Yunan Orduları Başkomutanı olduktan on iki gün sonra kaderin cilvesiyle Uşak'ta esir düşen Trikopis'i Allah neden bu şehirde esir ettirdi acaba? Nedir ki hikmeti? Uşak halkını Yunan işgaline dolayısıyla uzun vadeli bir esaret ve köleliğe razı etmeye kurtuluş mücadelesinden vazgeçirmeye çalışan, sürekli direnci kırıcı hamleler ile Kuvâ-yi Milliye hareketinin önüne geçen Kaymakamın dönemin yüzbaşısının da desteğini alan Uşak halkı tarafından görevden alınması ve yerine İbrahim Tahtakılıç'ın Uşak Kaymakamı olarak halkça atanmasıyla beraber Uşak'tan tutuşturulmuş olan Kuva-yi Milliye ateşi kısa sürede tüm Anadoluyu sardı. Böylesi zor bir zaman diliminde, kuva-yi Milliye ateşini yakıp, Anadolu halkına cesaret ve umut veren şehir olma övüncünün yanısıra acaba neden Başkomutanın teslim alındığı şehir olma ünvanını da Allah bize lütfetmiş? Dünyada bilinen belki de tek Aşıklar Şehri olma ünvanımızı aşıklara borçluyuz onu anladık. Kuvâ-yi Milliye şehri diye anılmamıza sebep de İbrahim Tahtakılıç Besim Atalay gibi büyüklerin coğrafyamızda yetişmiş ve yaşamış olması bu diyarları kendilerine düşmandan korunası mülk saydıkları için en başta kıymetliyiz bunu da anlıyorum. Ama kendisinin işgal kuvvetleri başkomutanı olarak atandığından bile habersiz kaybolmuş çocuk gibi korka korka Göğem yaylalarında gezinirken yanındaki on zabitle birlikte üç Türk'e çatışmasız esir olan Trikopis'i Allah ne arattı Göğem civarında? Kütahya civarına da kaçabilirdi yada mesela Ankara Afyon civarında iken de yakalanmış olabilirdi.
Kaderin cilvesi Onu Başkomutan atatmadan esir düşürmemiş adeta ve adeta Uşak'a gelince 10 kişi iken 3 Türke teslim olacak kadar korkuyu vermiş içine ve Ahmet Çavuş ve iki arkadaşına esir etmiş. Kendisinin başkomutan olduğunu yakalayan bilmiyor Trikopis'in de henüz haberi yok Başkomutan atandığından. Çünkü yakalanmadan bir kaç gün önce ataması ilan edilmiş gazeteler yazmış ama Trikopisin haberi olmamış. Esirler Kaymakamın huzuruna çıkınca Kaymakam Hüseyin Hüsnü bey ile tabur Komutanı tanımış ve söylemiş Yunan Generalin Başkomutan olarak atandığını. Trikopis'de onlardan duyunca öğrenmiş Yunan Birliklerinde bir kolordu komutanı iken kurban seçilip Türk Ordusunun önüne günah keçisi diye atıldığını. Yenileceğini anladın mı başkomutanlık ateşten gömlek olur hal böyle olunca Trikopise bile düşer ve Trikopis bile şaşırır duruma. Kaderin cilvesi bu kaderi neden Uşak hudutlarında ördü de Başkomutan Uşak'ta yakalanmış diye duyurdu bütün dünyaya. Dünya sonra unutsa bile bir an Uşak adını duyuyor keşke ezberletilebilseydi, hatırlatılıp durulsaydı ama kaderin cilvesi gereği unutuluyor şehrin dünya tarihine yön verecek derecedeki önemli olayların yaşandığı özel bir şehir olduğu. Keşke şehrin insanı bu farkındalıkları dile getirseydi devri zamanında. Mesela Belediye Başkanları Milletvekilleri veya akademsiyenleri halka mal olmuş stk temsilcileri şu dile getirdiklerimi, kendilerine açılan platform ve sahalarda dile getirseydi keşke şehrin ileri geleni dediklerimiz gidip oy verecek kadar çok değer verdiklerimiz. İnanın kuruluş ayarlarına çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde sadece Kuva-yi Milliye şehri olduğumuzu işlesek gururla çok ilgi çekerdik ülke çapında ve hatta doğru pazarlayıp, şehri misafire hazır edip misafir geleni razı edeceğimizi taahhüt edeydik samimiyetimize inandırarak, inanın turizm şehri bile olabilirdik. Çünkü Turizm şehri olabilecek kadar kültür ve medeniyeti bağrında yatmış bir coğrafyada şekillenmiş şehri aşk dediğim ve aşık olduğum şehir Uşak.
Gerçi bizim İbrahim Tahtakılıç'ın müze yapılma sözü ile Devletçe el konan konağını müze yaptırmaya bile gücümüz yetmedi koca şehir ve koca şehir; Ne Avrupanın en büyüğü olan altın madenimizin kıymetini bilip yararlanabildik ne de yerimizin altından çıkan Karun dönemine veya başka dönemlere ait paha biçilemez tarihi değerlerimizin bir yararını görebildik. Uşak Halısını bütün dünyada halıcılıkla uğraşan herkes bugün bile bilir. Ama biz yaşatamadık maalesef yeterince ilgilenip. Keşke kızlarımıza okulla beraber halı kilim dokuma işini yapmayı sevdireydik ve keşke her evin altında değilse bile bir çok evin altında dokuma tezgahları var edip yaşatabilseydik. Keşke her kızımız hiç değilse kendi çeyizinin halısını kilimini dokumuş olsaydı nakışlarına kendi hikayesini motif ettiği. Gelin görün ki koca şehir; Sayın Valimizin özel tasarrufu ile konakta Meteoroloji Müdürlüğünün yaşatılmasının önüne geçip, tarihi binayı Kuva-yi Milliye Kültür müzesi olarak hizmet vermesini sağlayamadık. Tıpkı belediye binasının karşısındaki tarihi hamamı meydana çıkarmayı bir türlü başaramadığımız gibi. Tıpkı Üniversitemiz ile şehrimizi sanayisiyle sanatçısıyla müzisyeni ile esnafı ile gazetecisi ile protokolü ile buluşturup Üniversitemizden yeterince yararlanamadığımız ve Üniversitemize yeterince yarar sağlayamadığımız için halk ve siyaset olarak. Konuşsak söz uzar konu dağılır.
Uşak neden ülke hatta bazen dünya siyasetinin ters yüz olabileceği hadiselerin bağrında yaşanadığı özel bir şehir olarak yaşamış bin yıllardır ve mesela neden Evliya Çelebi Merhum seyahatnamesinde Aşık olmak isteyen bu şehre gelsin der gibi bahsetmiş bu şehirden. Malumunuz 15 gün Uşak'ta kalanın aşık olması mukadderdir diyebileceğimiz bir atmosferin sahibi olduğunu yazıyor mana olarak Evliya Çelebi Hazretleri. Düşünsenize Trikopis Başkomutan atandıktan sadece 10 gün kadar sonra esir düşüyor Uşak'ta ve önce İsmet Paşa ardından da Gazi Paşa Yunan Başkomutan'ı Uşakta teslim alıyor Kuvâ-yi Milliyenin başkomutanı olarak. O günün dünya siyaseti açısından çok önem arz eden ve dünya tarihi açısından da çok önemli törenlerin Uşak'ta gerçekleşmiş olması öyle mutluluk verici ki anlatamam sizlere. Tören demişken malum 1 Eylül 2022 Tarihinde Uşak'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100. Yıldönümü ve çok önemli esasen. Kurtuluşumuzun 100. Yılı için düzenlenen etkinlikleri yakın takipteyim bu arada ve Üniversitemizi bu konuda samimi bulduğumu ifade etmeliyim. Sadiye Hocam galiba ilgileniyor konuyla ve biliyoruz ki Prof. Dr. Sadiye Tutsak hocamız bu konuda hayli yetkin. Kuvâ-yi Milliye dönemini olay olay ayrıntılı biçimde anlattığı Esaretten Zafere isimli eserini okumak zaten bu konudaki birikimini görmek için yeterli diyebilirim. Konudan konuya atlıyoruz ama konunun teması vatan sevgisi ve Uşak nasıl olsa? Ve yazının muhatapları Uşak'lılar nasıl olsa halden bilirdir Uşak'ın insanı. Bu arada gerçekten çok teşekkür ediyorum yazılarımıza müthiş bir ilgi var ve görüştüğümüz çok kimse yazdıklarımızla ilgili bizimle hemfikir ve bizim gibi kuruluş felsefesine dönmemiz gerektiğine inanan pek çok insan var şehrimizde. Türk Milliyetçisi hanımefendiler ve beyefendiler ile oturuyoruz son günlerde mesela gerçekten hepsinin de takdire şayan bir duruşları var. Bunu müşahade ettim. Başa sadık ama başa bağlı da değil, kendi iradesi ile hareket edebilme kabiliyetini elde etmiş yetkin insanlar ve Atatürk'e ve kuruluş ayarlarına hepsi de gönülden bağlı sağolsunlar.
Ben şahsen UMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanı adayı olduğum dönemde de Ak Parti tabanından en azından Ak Partiye oy veren pek çok insan ile oturdum kalktım doğal olarak, keza kazandıktan sonra siyasi destek vereceklerinden emin olmak için görüştüğüm Ak Parti İl Başkanı başta olmak üzere yerel siyasetin önemli aktörleri ile de görüştüm. Hiç birisinde Atatürk ve kurucu ayarlara bir mukavemet görmedim gerçekten İsmet İnönü'ye kızanlar var arada ki arada bizde kızıyoruz İnönü Rahmetliye. Zaten Gazi Paşa rahmetli de arada kızarmış İnönü'ye ki kaç defa görevden almış Başbakan iken. Neyse konumuz bu değil ama demek istediğim siyasette aslında Uşak anlamında Atatürk ve kurucu ayarlara bir mukavemet yok. Keza ben şahsen son zamanlarda gerçekleşen bürokratik değişimlerden gayet memnunum şahsen. Mesela biz ekipçe İl Milli Eğitim Müdüründen çok memnunuz Meteoroloji Müdürü veya Ticaret Sicil Müdürü de yine bizde güzel intiba bırakan bürokratlar. Çoğunu bizzat tanıdığım ve hepsini gıyaben yanına gelip gidenden işi düşenden veya personelinden veya geçmişinden edindiğimiz bilgilerden tanıdığımız daire amirlerinin çoğunluğu aydın insanlardan oluşuyor iyi insanlardan da ayrıca. Doğruya doğru demeyecek miyiz? Gözlemimiz bu netice de ve hep eleşitirip durucak da değiliz. Arada olumlu gözlemlerimizi de aktarmalıyız.
Evet bürokrasi de olumlu değişimler Devletimiz adına umut verici ama siyasette hala bir olumlu değişimin gözlenmemesi, alanında birikimli yeni yüzlerin bürokrasiye kazandırıldığı gibi siyasete kazandırılmaması hayli üzücü. Uşak maalesef yıllardır yukarsının ilgisine muhtaç ve Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere siyasetin tepesinin ne yaşandığından haberdar bile olmadığı bir şehir. Sorarsan Uşak'ın merkez edinmek istediği bir şehiriz ama FETÖ'nün sadece Uşak Belediye Başkanı adaylığına Ali Erdoğan'ı getirmesi karşılığında kendisine var gücü ile destek vereceği yönünde teklifi kabul edip uygulamaya kalkarken yani bir fetö tezgahını CHP'de sergilemeye kalkarken suç üstü yakalanan Kemal Kılıçdaroğlu nedense Uşak'ı bir daha gündemine katmamış iyi mi? Yahu arkadaşım Fetullah Gülenin bu kadar çok ilgilendiği ve önemsediği bir şehirse bu şehirle sen neden ilgilenmezsin? Yada bu ilgilerinin sebebini de mi merak etmezsin? 2013 Şartlarında (2014 Mart seçimleri öncesi cereyan edip aynıyla mahkeme kayıtlarına geçen ifadelerden anlaşılan bir olay malum) o gün için o kadar güçlü iken fetö yapılanması Fetullah Gülen herhangi biri midir? Neden bu herif bizden Uşak'ı istedi diye düşünmemiş midir? Yine sayın Erdoğan medyaya da yansıyan bu gerçekliği işitmemiş olabilir mi? Ya da Mehmet Altay'ı Uşak Haber Merkezi ofisine gönderip Türkiye'nin tam bağımsızlığı için buradayım demesini salık verirken Uşak'ın önemini bilmeden mi yapmışmış acaba? Ki bu kadar ilgisizler kendileri?
Keşke kulak verse Sayın Cumhurbaşkanı kendisine diyeceğiz ki Efendim bu şehirde Kuva-yi Milliye ruhunu yaşatanların ruhunu incitecek işler yapılıyor. Tarihi eserlerinin talan edildiği konuşuluyor açıkça. Hatta bu işler için eski Başbakanınız Davutoğlu'nun ismini kullanan bazı sözde Devlet görevlilerinin şehre gelip gittiği söyleniyor. Şehrimizin gençlerinin yarıdan fazlası sentetik uyuşturucuya kurban gitti de bir çare bulamadık bir önlem alamadık. Gençlerin işsizliğini konuşmayacağız bile dinleseniz. Dinleseniz Uşak'taki Fetö yapılanmasının aktörleri değiştirerek aynı taktiklerle adeta varlığını sürdüremeye devam ettiğini söyleyeceğiz. Devlet kurumlarının nasıl içinin boşaltıldığını anlatacağız size. Sizin haberiniz bile olmadan sizinle verdikleri resimler üzerinden elde ettikleri meşruiyet ve itibar ile kimlerin nasıl makam işgalleri gerçekleştirdiğini anlatacağız. Yine mesela Hastane yönetimince; fakülteyi ve Rektörlüğü aleyhte propaganda sureti ile devre dışı bıraktıktan sonra İktidara zarar verecek nitelikte uygulamaların adeta kasti olarak uygulandığını anlatacağız. Bu sırada sağlıkla ilgilenen Milletvekilinin Ak Parti tabanı karşısında düştüğü açıyı belki söyleyeceğiz. Kimlerin partisine zarar vermek için hangi kumpasların içine girdiğini söyleyeceğiz. Kimlerin Davutoğlu veya Ali Babacan ile flörtleşirken her şeylerini borçlu oldukları partilerine ihanet ettiğini söyleyeceğiz. Gelin görün ki Sayın Cumhurbaşkanımıza Uşak'ın sesini duyurma imkanımız olmadı bugüne dek. Çünkü kiminle konuşsam etrafı sarılmış maalesef diyor ki biz bütün siyasi parti liderlerinin etrafının sarmal gibi sarıldığını ve halktan haberdar edilmediklerini adımız gibi biliyoruz. Gazetemiz kapatıldı zulme tabi tutulduk da yine duyuramadık sesimizi mazlum ve mağdur iken. Gerçi biz Tahtakılıç'ın müze yapılma sözü ile istimlak edilip bir türlü müze yapılmayan evini gündem ettiğimiz kadar gazetenin kapatılmasını gündem etmedik zaten pekte niza konusu da etmedik hatta Ak Partili siyasetçi arkadaşlarımızla bile gündem etmedik. Arkadaşlığımıza zarar gelmesin istedik. Nasıl olsa şehirdeki herkesin boyunu aşan bir iş bizim gazetenin kapanması işi de açılması işi de.
Özellikle 2013'lü yıllarda Gençlik Kollarında bulunan arkadaşlarımızla görüşmelerimiz devam ediyor malum bir ara çok iyi bir ekip ortaya çıkmış ve güzel işlere imza atmışlardı arada eleştirilecek işleri olsa ve bizim hızara gelselerde. Mesela Talha Altuğ geçenlerde yanımızda idi yine dönemin ekipbaşısı ve Gençlik Kolları Başkanı kardeşimiz Muhammet Kuzubaşı ile de diyaloğumuz sürüyor hala. O dönem Ataparka gelip giden Ak Partili gençlerin neredeyse hepsiyle az çok görüşürüz. Yine mesela bizim Beyhan ve Lütfü Bayram'lar da yine samimiyetimiz olan Ak Partili arkadaşlardır. Yüzüncü Yıl Parkını işleten kardeşim Yılmaz Yıldırım'da o dönem parti yönetiminde bulunup işler karışınca kenara gelmiş bir kardeşimiz olarak sık gelir gider yanımıza. Murat Yıldırım mesela Çavuşoğlu'nun da akrabasıdır ve severiz kendisini. Halen görevde olan arkadaşlar da var tabi selamlaştığımız, şimdi isim isim saymamızın uygun olmayacağı. Ne diyelim? Sizin parti teslim ettikleriniz bizim ekmeğimizle oynamakla kalmadı fetö ile herkesten önce kavgaya tutuşan bizlere fetöcü iftirası bile etti deyip selamımı keseydik? Suçları olmadığını ve durumdan razı olmadıklarını bile bile. Biz kimi neden sorumlu tutmamız gerektiğini de az çok biliyoruz Allahın izniyle.
Neyse konuyu kişiselleştirmeden Şehri Aşka getirecek olursak. Arada fırsat buldukça dile getirelim ki bir an önce bina sorunu halledilip meteoroloji müdürlüğü yeni binasına kavuşsun Tahtakılıç Müzesi haline getirelim Tahtakılıç Merhumun konağını da Cumhurbaşkanımız da bizzat açılışına gelsin işte. Bundan güzel fırsat mı olur imkan mı olur? Atatürkçülükleri sebebiyle siyaseten mesafeli duran seçmenin gönlünü almak. Hem kutuplaştırmaya da bir son verir bakarsınız bu çok önemli siyasi hamle ve jest öyle değil mi? Hem biz de Tahtakılıç gibi büyüklerimizle aynı havayı tenefüs etmenin onurunu daha çok hissederiz, asil kan taşıyan damarlarımızda vatan sevgisiyle dolu yüreklerimizde, daha çok hissederiz o ruhu yaşatma arzu ve hevesi içinde yaşıyor olmanın haklı sevincini.
Hem bakarsın milleti Atatürk'le barıştırınca bütün sorunlarımızın kendiliğinden çözüldüğünü göreceğizdir. Bakarsınız kardeşliğimizin temellerinin yeniden atıldığı şehir olma ünvanını da Rabbimiz Uşak olarak bize lütfeder de kürdü lazı çerkezi alevisi sünnisi dinlisi dinsizi bu coğrafyada yaşayan herkesin kardeş gibi yaşamasının mümkün olduğunu göstermek üzere ötekisi olmayan bir anlayışla herkesi kucaklayan bir Devlet hayalini gerçek etmenin startı Uşak'ımızdan verilmiş olur. İnanç olarak Ehlibeyt sevgisinde ve anlayışında yani Ehlibeyt aşığı bir Türk Büyüğü ve evliyası olarak Hacı Bektaşi Velinin deyimiyle dini dili ırkı ne olursa olsun iyiler iyidir düsturunda birleşerek geri kalan her şeyde de bu konuda da zaten Atatürkü ölçü edinsek işi çözeceğiz. İmamı Azamı baştacı eden bir Ehlibeyt aşığı olarak yaşamış ve kendini Sünni Müslüman olarak tanımlamış işte rahmetli Atatürk. Her şey ortada kuruluş belgesinde sünni bir Devlet diye yazılmasına rıza gösterecek kadar hoş görülü bir Ehlibeyt aşığı imiş Rahmetli. Sünni iken Muaviye ye fitnenin başı demenin mümkün olduğunu Sünni iken Ehlibeyti diğer sahabeden üstün tutmanın mümkün olduğunu çok iyi gösteren bir açı ortaya koymuş Gazi Paşamız görmesini bilene.
Aynı istikamette devam edelim işte. Lozan Montrö ne derse onu uygulayıp uygulatınca kazançlı çıktığımız aşikar mı? Evet. O halde diğer konularda da kuruluş ayarlarına dönmemiz gerekmiyor mu? Mesela 6'lı masa yerine ayrık otlarından temizlenmiş daha çoklu masalar neden kurulmasın? Neden bu anlaşmaların zemini için Uşak şehrinin tarihi ve kültürel özellik ve zenginliklerinden yararlanılmasın. Yeniden Uşak'a getirecek olursak sözü. Fetönün önemseyip merkez edinmek istediği ardından metönün aynı şekilde merkez edinmek istediği bir şehri Cumhurbaşkanı'da biraz zaman ayırıp dinlese, tanısa, kimlerin burada ne işler çevirdiğini yerin altında ve üstünde ne dalavereler döndürüldüğünü Erdoğan kulak verse Uşak'a ve İbrahim Tahtakılıç evini müzeye döndürse hatta şu açılışına katılması beklendiği halde katılmadığı İstasyonun oradaki büyük müzeyi de açsak sergilenmesi planlanan tarihi değerlerimizi getirtip. Uşak'tan bir ilk başlamış olsa mesela Ak parti 15 Temmuz günü gibi Atatürk posterini asmış olsa Ak Parti Genel Merkezine ve biz Kuvvacıların ve Atatürkçülerin gönüllerini alma cihetine gitse hem bir siyasi parti olarak hem de Devletin Cumhurbaşkanı olarak. Biz de bu kararı mutlulukla haberleştirsek Cumhurbaşkanı şehrin sesini duydu nihayet ve şehrin Kuvâ-yi Milliye şehri olduğunu bir kez daha tescillemeye gelecek desek. Şeref verirsiniz diyerek karşılasak Tahtakılıç Müzesi açılışına katılma kararını? Rüya görüyorsun demeyin lütfen rüyaysa bile keşke gerçek olsa deyin ve gerçek olmasını dileyin aşk ile.
Sahi İsmail Güneş görüşmüş bugün Erdoğan ile sizce şu söylediklerimi Cumhurbaşkanına duyurmak gibi bir derdi olmuş mudur Güneş'in? Yoksa yeni Başhekimi belirlemek için isim tavsiye etmeye ve önermeye mi gelmiş olabilir Sayın Erdoğan'ın çenesinin dibine. Bugün Üniversiteden genç bir akademisyen ağırladık Uşak Haber Merkezi ofisinde onunla da aynı şeyleri konuştuk ve dedi ki Erkan Bey ben Ankara'lıyım, Konya'da da yaşadım ve çok severim ama Ankara'da yaşamak istemem Uşak çok daha güzel ve yaşanası bir memleket ama imajı maalesef biraz kötü ve sosyalitesi de tabi. Nurullah Çavuşoğlu kardeşim de anlattı şehrin özelliklerini ve biz burayı bir ara emekliler şehri diye bile kurguladık hocam. Düşünün bilseler emekliler gelir bu şehre yerleşir dedi. Düşünün işte nasıl bir nimetin üzerindeyiz farkında olmasakta.
Karun'un yaşamak için seçtiği şehir de bura. Evliya Çelebinin aşk yaşamak istiyorsanız buraya buyrun der gibi Seyahatanmesinde ismini geçtiği şehir de bura öyle değil mi? Hacı Bektaşi Velinin Hacım Sultanın yeterli kemalat ve olgunluğa ulaştığını görünce yolladığı şehri aşk da bura. Kuvâ-yi Milliyenin meşalesinin ilk yakıldığı şehir de bura. Hz Meryem kilisesinin yaşadığı şehir de bura ki anlaşıldığına göre o kiliseye bağlı inanca sahip insanlar hiçte fena kafa yaşamayan medeni insanlar oluyorlar. En azından örfe kültüre ters sapkınlıkları yok. Biz kimin hangi din yada inancı yaşayacağına karar veremeyiz hattı zatında Ehlibeytin ölçüsünde iyilere iyi demeliyiz ve iyi geçinme yolunu seçip senin dinin sana benim dinim bana deme yolunu seçeceğiz. Kültürü ve tarihi önemi bu kadar güçlü bir şehir olarak Kuvâ-yi Milliye büyüğümüz Tahtakılıçın evinin müze yapılmasını istemek hakkımız olmalı Devletimizden veya siyasetimizden öyle değil mi? Şunun şurasında biz de neticede o ruhu yaşatmak derdinde yazılar yazan ve asla doğruları söylemekten geri durmayan gazetecileriyiz. Üstelik bilabedel hizmet vermekte olduğumuzun da herkes farkında zaten kimileri görmezden geliverse de. Hiç düşündünüz mü? Uşakta aşktan gayrı ne var? Aşk varsa gayrına ne gerek var? Aşıklar gayrı ne ihtiyaçsa edinir bulur. Yeter ki aşk olsun. Hoş Aşk yoksa gayrında ne var? Dersiniz haklı olursunuz. Ne varsa aşkta var aşıklar da ve aşıklıkta var. Yaşasın şehrimizde ölümsüz aşklar ve o ölümsüz aşkı yaşayan ve yaşatan iyi ve güzel insanlar.