Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Bir kimse ki, kendi gibi yaratılmışa dayanır, o melundur.”
Melun: Lanete uğramış, herkesin nefretini celbeden kimse, demektir.
***
Hayret. Çoğu kimseler, bu lanet halkasına takıldı, hayret. Halkın çoğu aynı yolda. Allah’a dayanan, bir tane denecek kadar az. Bir kimse, Allah’a dayanırsa kopmaz halkaya yapışmış olur. Her kim ki, kendi gibi bir yaratılmışa dayanır, o elini suya açık daldırıp kapalı çeken gibidir ki, eline bir şey girmez.
***
Hayret. Çoğu kimseler, bu lanet halkasına takıldı, hayret. Halkın çoğu aynı yolda. Allah’a dayanan, bir tane denecek kadar az. Bir kimse, Allah’a dayanırsa kopmaz halkaya yapışmış olur. Her kim ki, kendi gibi bir yaratılmışa dayanır, o elini suya açık daldırıp kapalı çeken gibidir ki, eline bir şey girmez.
Yazık sana, kullar sana ne kadar yardım edebilir? Onlar yardım edecek olsa, bir, iki, üç gün, bir ay, bir sene veya iki sene yardım eder. O da dünyada. Âhirete gidince hepsi senden yüz çevirir.
Sana, Hak’la sohbet gerekir. Bütün işlerini O’na ısmarla. O, senden yüz çevirmez, dünya ve âhirete dair ihtiyacını vermekten imtina etmez.
llah’ı tevhid etmiş olan bir iman sahibi için ana, baba, ev halkı, dost, düşman, mal, şöhret ve herhangi bir şeye güvenmek yoktur; onun için cümle eşya yokluğa gömülüdür. Bu hâli benliğine sindiren zât, Hakk’a dayanır ve O’nun iyiliğine güvenir.
Ey altınına ve gümüşüne güvenen, yakında onlar elinden çıkacak, sana cezası kalacak. Onları harcadığın yerler sorulacak. Onlar vaktiyle başkasının elindeydi, sonra sana geldi. Sebebi, onları Hak yola sarf edesin; Mevlâ’nın yolunda sana yardımcı olsunlar. Hâlbuki sen, onları özüne put kıldın.
***
Ey bilgisiz! İlmi Allah için öğren; ayrıca amel et. Öğrenmek ve amel etmek, insanı edep sahibi eder. İlim hayattır, cehalet ölüm sayılır, ölümün en yakın dostu bilgisizliktir. Bilgisizlik insanı cemiyet defterinden siler.
İlim birkaç bölüme ayrılır. Biri herkesçe müşterek ilim ki, onu herkes öğrenir. Bir de hususî ilim vardır; o da, her şahısta değişir. Buna da: “Kalp ilmi, sır ilmi” derler.
İkinci ilmin deryasına dalarsan, Allah yolunun sultanı olursun. Seni yolunda sultan kılanın emri icabı, yasak olanı yasak eder, yapılması gerekli olanı yaptırırsın. Verilecek yere verir, verilmeyecek yere vermezsiz. Halk arasında da sevilirsin.
Yeryüzünde, Allah’ın sultan kıldığı kimseler vardır. Allah’ın emrini yaptırır, yasak ettiği şeyleri yaptırmazlar. Hak’tan bir şey alınacağı zaman Allah’ın emri varsa halk arasında ilâhî hükümle gezerler; iç âlemlerinden alırlar; yoksa almazlar. Vermeyi de aynı şekilde yaparlar. Kopup gelen bilgi ile olurlar. Hüküm kapıcıdır; kapıyı bekler; ilim evin içinde durur. Hüküm umumî verilir. İlim her şahsa göre değişik şekil alır.
İlim sahibi Hakk’ın kapısında durur. Marifet bilgisi ona verilmiştir. Bütün işlere karşı anlayış sahibi olur ki, bu hâle başkası eremez. İrfan sahibi emirsiz hiç bir iş görmez. “Ver” denilirse verir, “Verme” dendi mi kimse ondan bir şey alamaz. İrfan sahibine “ye” denir, yer. “Yeme” denirse yemez, aç kalır. İrfan sahibi, yapacağı işleri vicdanının emri ile yapar. Bir şahsa gidileceği zaman vicdan emri esas olur. Gidilmeyeceği zaman yine vicdan emri göz önünde bulundurulur.
İrfan sahibi vicdanına danışmadan kimseden bir şey alıp diğerine vermez. Yardım görmek isteyen, irfan sahibine yardımcı olur. Rezil ve rüsva olmak isteyen, ona zahmet verir.
(Fethu’r Rabbani / Abdülkadir Geylani)
Sana, Hak’la sohbet gerekir. Bütün işlerini O’na ısmarla. O, senden yüz çevirmez, dünya ve âhirete dair ihtiyacını vermekten imtina etmez.
llah’ı tevhid etmiş olan bir iman sahibi için ana, baba, ev halkı, dost, düşman, mal, şöhret ve herhangi bir şeye güvenmek yoktur; onun için cümle eşya yokluğa gömülüdür. Bu hâli benliğine sindiren zât, Hakk’a dayanır ve O’nun iyiliğine güvenir.
Ey altınına ve gümüşüne güvenen, yakında onlar elinden çıkacak, sana cezası kalacak. Onları harcadığın yerler sorulacak. Onlar vaktiyle başkasının elindeydi, sonra sana geldi. Sebebi, onları Hak yola sarf edesin; Mevlâ’nın yolunda sana yardımcı olsunlar. Hâlbuki sen, onları özüne put kıldın.
***
Ey bilgisiz! İlmi Allah için öğren; ayrıca amel et. Öğrenmek ve amel etmek, insanı edep sahibi eder. İlim hayattır, cehalet ölüm sayılır, ölümün en yakın dostu bilgisizliktir. Bilgisizlik insanı cemiyet defterinden siler.
İlim birkaç bölüme ayrılır. Biri herkesçe müşterek ilim ki, onu herkes öğrenir. Bir de hususî ilim vardır; o da, her şahısta değişir. Buna da: “Kalp ilmi, sır ilmi” derler.
İkinci ilmin deryasına dalarsan, Allah yolunun sultanı olursun. Seni yolunda sultan kılanın emri icabı, yasak olanı yasak eder, yapılması gerekli olanı yaptırırsın. Verilecek yere verir, verilmeyecek yere vermezsiz. Halk arasında da sevilirsin.
Yeryüzünde, Allah’ın sultan kıldığı kimseler vardır. Allah’ın emrini yaptırır, yasak ettiği şeyleri yaptırmazlar. Hak’tan bir şey alınacağı zaman Allah’ın emri varsa halk arasında ilâhî hükümle gezerler; iç âlemlerinden alırlar; yoksa almazlar. Vermeyi de aynı şekilde yaparlar. Kopup gelen bilgi ile olurlar. Hüküm kapıcıdır; kapıyı bekler; ilim evin içinde durur. Hüküm umumî verilir. İlim her şahsa göre değişik şekil alır.
İlim sahibi Hakk’ın kapısında durur. Marifet bilgisi ona verilmiştir. Bütün işlere karşı anlayış sahibi olur ki, bu hâle başkası eremez. İrfan sahibi emirsiz hiç bir iş görmez. “Ver” denilirse verir, “Verme” dendi mi kimse ondan bir şey alamaz. İrfan sahibine “ye” denir, yer. “Yeme” denirse yemez, aç kalır. İrfan sahibi, yapacağı işleri vicdanının emri ile yapar. Bir şahsa gidileceği zaman vicdan emri esas olur. Gidilmeyeceği zaman yine vicdan emri göz önünde bulundurulur.
İrfan sahibi vicdanına danışmadan kimseden bir şey alıp diğerine vermez. Yardım görmek isteyen, irfan sahibine yardımcı olur. Rezil ve rüsva olmak isteyen, ona zahmet verir.
(Fethu’r Rabbani / Abdülkadir Geylani)