Sonra Peygamberimiz (sav) Fatıma’ya (as) tesbih namazını/duasını öğretti. Emir’ül Müminin Ali (as) şöyle der: ‘Sen Resulullah’dan (sav) dünya malını istemek için gittin, Allah bize ahiret sevabı verdi.’ Hadisi Şerif'te düşündürücü olan şu: bir İmam Ali var Peygamberin nazarında O'na hizmet etmek sevap. O kadar büyük ki, Kadınların en büyüğü ve sevap bakımından en zengini olan Hz. Fatıma Validemize hizmetçi vermiyor, Ali'ye hizmeti cariyeye devredersin de böylece sevabı cariye alır. Cariyeden kıskanılacak kadar çok büyük sevap Ali'ye hizmet etmek.
Ali'ye hizmet mümkün değilse bugünkü şartlarda yoluna hizmette mi mümkün değil? El-cevap mümkün. Elbette bizzat kendine hizmet eden kadar sevaba nail olamayız ama yoluna hizmet etmenin sevabının da hiç bir sevapla kıyaslanamayacak kadar çok olduğunu bu ve benzeri pek çok hadisi şeriften anlamak mümkün. Zira hiç kuşku yok ki Ali'nin yolu Rasulullah'ın yoludur yani Allah'ın yoludur. Peki, nedir Ali'nin yolundan kasıt, yani bir Müslüman ne yaparsa Ali'nin yolundan gitmiş olur. Yani Hz. Muhammed başta olmak üzere Hz. Fatıma, İmam Ali, İmam Hasan ve İmam Hüseyin'den oluşan Ehli Beyt ailesinin muradı nedir? Ehli Beyt ailesinin sancaktarlığını, Nübüvvet yani Peygamberlik yolunun kapanması ve İmamet ya da Velayet yolunun açılması ile devralan İmam Ali Efendimizin muradı nedir?
Ali'nin muradı yeryüzünde aç kimsenin kalmamasıdır, Ali'nin muradı zulmün son bulup yeryüzünün adaletle dolmasıdır. Ali'nin muradı insanları birbirini Hak için sevip saymasıdır, Batılın tamamen yok olup Hakkın galip gelmesidir. Ali'nin bu muradının gerçekleşmesi için, hiç değilse etrafınızı vücudunuzu temiz tutunuz, hiç değilse bir tane ağaç dikiniz, hiç değilse yalanı terk edip hakkı söyleyiniz ve haklıların yanında durunuz. Hiç değilse güzel ahlakı yaşayıp insanlara iyiliği doğruluğu güzel ahlakı yaşamaya ve yaşatmaya özendiriniz. Ali'nin yoluna hizmet etmek istiyorsanız iyiliği yayınız ve iyileri övünüz, kötülüğe ise mani olunuz. Yerin kötüleri, kötülüğü hiç bir şeye güç yetiremezseniz, Ali'nin yolunda gidenlere yakışır bir üslup içerisinde kötülere buğzediniz kötülüğe sövünüz.
Ehli Beyt'e yani Peygamber Ailesine, sırf dünyayı iyilikle sevgi ile doldurmaya çalıştıkları için ve kötülüklerine mani olmak istedikleri için zulmedenlere ve bu zulmü alkışlayanlara ya da pırsıp oturanlara benzememeye çalışınız. Onlar bu devirde gelse iyiliği doğruluğu güzelliği tavsiye buyursa bize, biz o cehalete kapılmazdık o hatalara düşmezdik deyiniz. Birbirinize sabretmeyi, direnmeyi haksızlıklar karşısında yılmadan Ali'ce Hüseyin'ce savaş vermeyi tavsiye ediniz. Eşinizi evinizin sultanı biliniz, Ali'nin Fatıma'ya davranışlarını taklit edip eşinizi kendinizden bir şekilde razı ediniz. İmkânsızlıkların sebep olduğu hüzünleri de sevgi sözcükleri ile gideriniz. Kalbindeki yaralarını şefkatle nazarınız sarsın Ali'nin yolunda gitmek dilerseniz, eşinizi ve çocuklarınızı Allah'ın size açılan pencereleri gibi varsayınız onlara dünyayı sevdiriniz, keşke dünyaya gelmeseydim demesin çocuklarınız, iyi ki dünyaya gelmişim ve iyi ki dünyaya gelmem de sizler vesilesiniz diyebilsin çocuklarınız içinden gelerek. İçinden gelerek “büyüyünce babama benzeyeceğim, anneme benzeyeceğim” diyebilsin.
Samimiyeti asla elden bırakmayınız, dostluğunuzda düşmanlığınızda mertçe olsun; tıpkı Şahı Merdan Ali gibi. Bizler hiç birimiz Mertler Şahı olamayız ama Mertler şahını taklit edebiliriz mertlikte dürüstlükte. Hiç birimiz O'nun kadar cesurca savaş meydanlarında cenk edemeyebiliriz ama haksızlığa karşı zaman zaman birlik olup direnebilir çevremizdeki zulümleri önleyebiliriz. Ali'nin yolunda hizmet etmemişsen zaten, yani dünyaya bir güzellik katamamış ardında bir hoş sada bırakamamışsan, öldüğünde düşmanlarının bile üzüleceği kadar dosdoğru bir hayat sürdürememişsen, ardından Fatiha okuyanın yoksa ya da insanların faydasına bir eser bırakmamışsan sevmemişsen sevilmemişsen yani, kıldığın namaz da nafile tuttuğun oruç da...
Gelin hep birlikte yıllarca bizden gizlenen Ehli Beyt ile tanışalım, gelin hep birlikte başta Peygamber Efendimiz as olmak üzere Ehli Beyt'in nasihatlerine kulak verelim. Onların hayatlarından öğrendiğimiz kesitleri kendi hayatımızda uygulayalım. Gelin hep birlikte dünyamızı cehenneme çevirenlerle mücadele verip, son bir gayretle Atatürk'ün açtığı çığırdan yola devam edip, milletçe devrimlerini tamamlayalım. Gelin hep birlikte yeniden Yurtta Barış Cihanda Barış sloganları ile tüm dünyayı barışa esenliğe çağıralım. Eğer bu bir halk hareketi olursa emin olun Amerikan halkı da bu harekete olumlu karşılık verir, Almanı da. Ruslar desen Türk Milletinden gelecek bir işareti bekler gibi zaten. Ortadoğu da savaştan bıkmış Mısır da Yemen de, Libya'da Suriye de hatta Çin de Japonya'da halk şayet bizden gür bir ses işitirse emin olun destek verir ve sesimize uzaklardan çok uzaklardan bile akis gelir. Ben eminim ne dersiniz, denemeye değmez mi? Hiç değilse yukarıdaki yazdıklarımı kendi hayatımızda uyarlamaya çalışsak ne mahsuru olabilir, ne kaybederiz ki? Yalnız ben uygulasam ne olur ki deme, yalnız sen uygularsan yalnız sen ve etrafındakiler mutlu olur. Mutluluğu formülü çok açık yani. Ehli Beyt'i kendimize rehber edindiğimizde Atatürk'ün bulduğu o cevheri keşfedeceğiz ve emin olun bize unutturulan değerlerimize yeniden sarılarak belki de bir kaç yıl içinde özlenen beklenen devrimi gerçekleştireceğiz.
bikere önce necisle temizi ayırmak lazım gerisi gelir inşaAllah