Kalbinizi temizleyebilirsiniz. Onu kötü hâlinden çekip almak sizin elinizde. Halkı kalbinize sokmayabilirsiniz. Siz hâlinizi iyiye çevirmek isterseniz, Hak Teâlâ da size yardım eder. Hak Teâlâ şöyle buyurur: “Allah Teâlâ hiç bir kavmin halini değiştirmez. Ta, onlar kendilerinde bir değişiklik yapıncaya kadar.” (Ra’d, 13/11)
***
Söylediğiniz hiç bir işi yapmadınız. Birçok işler yaptınız; fakat ihlâs sahibi olmadınız. Akıllı olunuz. Hak Teâlâ’nın azameti önünde edepli durunuz. Hâlinizi kuvvetlendiriniz. Hakikat âlemine eriniz. Hak Teâlâ’ya dönünüz. Ve tefekkür sahibi olunuz. Bugün içinde bulunduğunuz hâl öbür âlemde sizi kurtaramaz.
***
Siz nefislerinize karşı cimri davranmaktasınız. Eğer öyle olmasaydı, ona yarayan şeyi temine çalışırdınız; âhirette onu kurtarmaya yarayacak şeyleri şimdiden verirdiniz. Hâlbuki siz, daima geçici şeylerle meşgul oldunuz. Bu yüzden devamlı kalacak şeyler elinizden çıktı.
***
Söylediğiniz hiç bir işi yapmadınız. Birçok işler yaptınız; fakat ihlâs sahibi olmadınız. Akıllı olunuz. Hak Teâlâ’nın azameti önünde edepli durunuz. Hâlinizi kuvvetlendiriniz. Hakikat âlemine eriniz. Hak Teâlâ’ya dönünüz. Ve tefekkür sahibi olunuz. Bugün içinde bulunduğunuz hâl öbür âlemde sizi kurtaramaz.
***
Siz nefislerinize karşı cimri davranmaktasınız. Eğer öyle olmasaydı, ona yarayan şeyi temine çalışırdınız; âhirette onu kurtarmaya yarayacak şeyleri şimdiden verirdiniz. Hâlbuki siz, daima geçici şeylerle meşgul oldunuz. Bu yüzden devamlı kalacak şeyler elinizden çıktı.
Mal toplamayı, kendinize ve çocuklarınıza sahip olmayı kalbinizden atınız. Yakında onlarla aranıza açıklık girecek.
***
Dünyalık olan geçici şeyleri bir yana at. Halka azizlik satma. Halka büyüklük satmak neye yarar? Büyüklük satanları halk pek sevmez. Sonra, bir afete düşersen tutup kaldıran olmaz.
***
Dünyalık olan geçici şeyleri bir yana at. Halka azizlik satma. Halka büyüklük satmak neye yarar? Büyüklük satanları halk pek sevmez. Sonra, bir afete düşersen tutup kaldıran olmaz.
Kalbin şirkle pislendi. İlâhî kudret hakkında şüpheler besliyorsun. Ve onu itham ediyorsun. O’nun kudretine taarruz etmek sana yakışmaz; yapma. Bu, hâlinde görülüyor; olmaz! Hakk’a karşı tutumun değişirse sâlih kulların kalbi sana karşı öfke ile dolar, köpürür.
***
Büyüklerden biri, zamanın hâline göre, çarşıya çıkmazdı. Çıkmaya mecbur olduğu zaman gözlerini bir örtü ile kapatırdı. Yavrusunun elinden tutar, çarşıya çıkardı. Sebebi sorulunca şöyle anlatırdı: “Allah’a isyan bayrağı çeken ve onun iyiliğini inkâra kalkan kimseleri görmek istemiyorum.”
O zât bir gün yine çıktı. Gözlerini açmıştı. Korktuğu şeyleri gördü, düştü bayıldı. Çünkü yapılan işler küfür ehlinin yapacağı işlerdi. “Allah’a nasıl kulluk edilmez? O’na nasıl şirk edilir? Kullara nasıl köle olunur?” diyerek üzülürdü.
Siz her gün O’nun nimetini yemektesiniz. Ama inkâr hâliniz gene üzerinizde… Siz bunu anlamıyorsunuz. Her gün küffarla sofralar kurarsınız. Onlarla oturur eğlenirsiniz. Çünkü kalbinizde iman nuru kalmadı. Hak için bir gayrete sahip değilsiniz.
Tevbe ediniz. Hatalarınızın bağışlanmasını talep ediniz. Hak Teâlâ’dan utanınız. Utanç elbisesini giyiniz. O’nun huzurunda tertemiz kalbinizle durunuz. Dünyanın haram ve şüpheli şeylerini terk ediniz. Daha sonra lüzumu olmayan mubah şeyleri de bir yana atınız. Ömrü boşa gideren kötü arzulara kapılmayınız. Boş yere yemek ve yersiz, aşırı duygular peşinde koşmak, insanı Hakk’ı anmaktan alıkoyar. (Fethu’r Rabbani / Abdülkadir Geylani)
***
Büyüklerden biri, zamanın hâline göre, çarşıya çıkmazdı. Çıkmaya mecbur olduğu zaman gözlerini bir örtü ile kapatırdı. Yavrusunun elinden tutar, çarşıya çıkardı. Sebebi sorulunca şöyle anlatırdı: “Allah’a isyan bayrağı çeken ve onun iyiliğini inkâra kalkan kimseleri görmek istemiyorum.”
O zât bir gün yine çıktı. Gözlerini açmıştı. Korktuğu şeyleri gördü, düştü bayıldı. Çünkü yapılan işler küfür ehlinin yapacağı işlerdi. “Allah’a nasıl kulluk edilmez? O’na nasıl şirk edilir? Kullara nasıl köle olunur?” diyerek üzülürdü.
Siz her gün O’nun nimetini yemektesiniz. Ama inkâr hâliniz gene üzerinizde… Siz bunu anlamıyorsunuz. Her gün küffarla sofralar kurarsınız. Onlarla oturur eğlenirsiniz. Çünkü kalbinizde iman nuru kalmadı. Hak için bir gayrete sahip değilsiniz.
Tevbe ediniz. Hatalarınızın bağışlanmasını talep ediniz. Hak Teâlâ’dan utanınız. Utanç elbisesini giyiniz. O’nun huzurunda tertemiz kalbinizle durunuz. Dünyanın haram ve şüpheli şeylerini terk ediniz. Daha sonra lüzumu olmayan mubah şeyleri de bir yana atınız. Ömrü boşa gideren kötü arzulara kapılmayınız. Boş yere yemek ve yersiz, aşırı duygular peşinde koşmak, insanı Hakk’ı anmaktan alıkoyar. (Fethu’r Rabbani / Abdülkadir Geylani)