2019 seçimleri öncesi nihayet İstanbul da meltem tv de görüşebilme imkanı bulduğumuz ve Gazeteci Nurullah Çavuşoğlu’nun iki buçuk saatlik konuşmasını sabırla dinleyerek ekibine bu kadro ve bu mücadele Türkiye'nin hiç bir yerin de yok diyerek en gencimizi MYK ya aldığı Haydar Baş hocanın etrafının Hocamızın bütün methiyesine rağmen ki özellikle Deniz Yılmaz hocamıza çok özel methiyeler söylemişti hocamız ama çevresinin umurunda olmadığını anlayınca biz de anlamıştık Hocamızın çevresinin çetelerce ve çıkarcı yalakalarca sarıldığını. Yüzleşmek tabi özellikle Çavuşoğlu için ki düşmanlık gördüğü sözde kurmay ve sözde ağabeyleri hep evinde misafir olmuş özel özel hizmetlerinde bulunduğu saydığı değer verdiği insanlardı ama yüzleşmiştik hepimiz. Herkesle onlarla anlaşmıyor diye kızacak kadar çok değer verdiklerimiz, CHPnin genel başkanlarının da Ak Parti genel başkanı Erdoğan’ın da ii başkanı veya milletvekilleri ile haber gönderip beraber olmak istediklerini bile bile bizimle çalışmak istemiyordu ki bahsettiğim görüşmeye şimdi genel başkan olan oğlu Hüseyin Başta orada idi. Şimdiler de kör olası haset ve kibri böyle rezil etti beğenmediği babasının yarısı kadar oy alamadı dünya para harcadığı halde. Neyse hocam yüzünden herkesle kötü olmuşken Ankara anlamında hocanın ekibinden ihanet görünce anladık Ankara’da olmamız gerektiğini. Başka çare yoktu çünkü burada bizimle kavga edenler gitti mi Ankara’da bütün parti genel merkezlerinde destek buluyordu. Halk desteği ve gerçekler ile yeniyorduk ayrı konu ama başardığımızı ilan etmeyince Ankara ve bizimle anlaşmamasını baştan salık verince başkanlarına ve Adliyede siyasetin ve siyasetle anlaşan bazı derim devlet kliklerinin (Bu kısmı tamamen tahmin olup bitenden mütevellit) etkisinden çıkamayınca uzadı kavga bunca yıl ve nihayet finaldeyiz. Sonunda derin devletin de siyasetin de gerçek yüzünü gördü Uşak Adliyesi de çaresiz ve çaresiz yüzleştik şimdilerde ayrı konu ben kaldığım yerden yazıya devam edeyim.
Haydar Başın çevresinin sarmal gibi sarıldığını anlayınca biz Ankara'da karargah kurmanın şart olduğunu anladık ve Gazeteci Çavuşoğlu ile beraber ikiye bölünüp bir grubumuzu Ankara ya gönderme kararı almıştık ekipten. Hatta Çavuşoğlu kardeşim gözlem yaptı etüt etti geldi bir miktar Ankara da yetecek parayı da ayarladık tam ev tutacak pLandemi çıktı. Tabi plandemi bizi korkuttu açıkçası ve Ankara planını erteledik ve başladık Ankara için sermaye olarak ayırdığımız parayı yemeye plandemicilerle de kavga edip. Bütün medyanın en fazla para kazandığı dönem iken plandemi ki DSÖ dağıttı parayı bizzat üsler kurup düşünün biz hiç para kazanmadan cepten yedik koca plandemi. Neyse konumuz bu değil plandeminin başında zaten corona bahanesiyle hastaneye yatırdıkları Haydar Baş hocamızı bize göre öldürdüler şehit oldu rahmetli. Zaten öldüğü gün bir hastaneden başka bir hastaneye sevk haberini okuyunca anlamış ve o sırada sabaha karşı yani haber internete düşer düşmez yazmıştım Çavuşoğlu'na, Nurullah hocamı öldürmeye götürüyorlar bu sevk o anlama geliyor bence diye. Hocam vefat edince tabi alternatif arayışlarımız da başlamıştı Ankara anlamında ve artık herkesle anlaşabilirdik Hocamla anlaşma şartı kalkmış olmuştu Hocamın maalesef vefat etmesiyle ve yalnız da kalmıştık tabi. Tam o süreçte sosyal medya hesabından Saray rejimine giderli sözler sarf etmeye başlayan kahraman Türk subayımız Emekli Albay Aziz Ergen komutanımız ve ağabeyimiz girdi gündemimize. Kendisi zaten geçmişte gerek Amerikan askerlerinin başına çuval geçirip intikamımızı alan kahraman albayımız olarak gerekse Prof. Dr. Haydar Baş rahmetlinin damadı Muharrem Bayraktar ağabeyimiz tarafından Meltem tv de defalarca programa çıkarıldığı için takip edip sevdiğimiz hürmet ettiğimiz bir komutanımız idi. O dönem ki kuvva-i milliye içerikli kuruluş felsefesine uygun paylaşımları hoşumuza gitti tam o sırada çok değerli ve saygın gazeteci Saygı Öztürk’e da konuk oldu bir program da komutan, biz de Uşak Haber Merkezi olarak haberleştirdik hatırladığım ve telefon görüşmeleri yüz yüze görüşme kararına evrildi.
Hiç unutmam telefonda bize dedi ki siz Türkiye de tek kuvva-i milliye ocağı olarak kalmış bu yüzden de çok önem arz etmişsiniz ve çok özel insanlarsınız beraber olmalıyız ve Uşaktan kuvva-i milliye ateşi yakıp bir seferberlik başlatmalıyız. Nitekim biz de kabul ettik ve geldi Aziz Ergen komutanımız bütün ekip ağırladık kendisini ve Ferhat Karaturp kardeşimin o dönem işlettiği çiftlikte ateş-i de yaktık ama kuvva ateşine maalesef dönüşemedi. Sebebini izah edeceğim şimdi ki yazı başlığı bu yüzden derin devletin derinden ve gökyüzünden Halktaki fotoğrafı. Bu ülkenim vatandaşı olmaktan hep gurur duymuş Atatürk ilke ve inkılaplarına da Türk milletimin bütün değer ve görgülerine de bağlı, mukaddesata değer yargılarına kanunlarına elden geldiğince saygılı. En büyük değeri olan Devlet ona cezaevi layık görse gık demeden yatmaya hazır vatani görevlerinin hepsini yerine getirmiş, Mitte askerlik yapmış vergi de ödeyen ceza da yatıran ve ülkesini devletini milletini çok ama çok seven Halktan bir insan olarak ve sözüne güvenilen, sert muhalefetine rağmen, Ak Parti ve MHP dahil bütün siyasi parti çevrelerinde hatırı sayılan bir gazeteci olarak kendi penceremden fotoğrafını çekeyim istedim derin devletin..
Aziz Ergen komutanımız "ki selam ve hürmet yolluyorum kendisine kafası karıştırılmasa tertemizdi niyeti" ile yaktığımız ateş peki neden kuvva i milliye ateşine dönüşmedi? Hemen cevap vereyim; komutan biz de bir kaç gün misafir oldu ve sonuna doğru dedi ki "Erkan bey iki kişi bir olunca ve siyaset kararı verince üçüncüsü muhakkak derin devlet olur, bu kuraldır ve derin devlet olmadan siyaset olmaz. Bizde şimdi iki grup bir oluyoruz üçüncümüz mutlaka derin devlet olur. Derin devlet elemanı gelecek masamıza oturacak ve fakat onun derin devlet olduğunu bir tek ben bileceğim sizler bilseniz de bilmezden gelip o konulara girmeyeceksiniz onunla. Derin devlet konularını sadece benimle görüşecekler" Yalan diyemez zaten komutanımız ama yemin ederim aynen bunları söyledi.
Tabi ortam birden buz kesildi bizim ofiste ve ben dedim ki komutanım şu ülkenin haline bakın konuşuyoruz iki üç gündür halini nerede idi bu kerameti kendinden menkul derin devlet elemanları? Hem dedim ben derin devletim zaten yıllardır devleti ele geçirmeye ve merkez edinmeye çalıştığı Uşakta devlet adına kavga verdim hiç derin devlet de görmedik hiç derin devlet desteği de almadık kimse kusura bakmasın dedim. Sonra Çavuşoğlu’da söze girdi ve benzer şeyler söyledi. Derin devletlik işimiz yok biz siyaset yapacağız komutanım boş verin dedi. Tabi ortam daha da buz kesti komutan bizden hiç işitmeyi beklemediği bir cevap işitince kendince derin devletin kadim tarihinden bahsetti ki bizim ne Conker Paşa ile ne Kuşçubaşı ile veya mesele Ekrem Baydar ile bir sorunumuz yok ve kadim Türk Devleti geleneğinden de haberdarız çok şükür pek bilgi sahibi olmasak da. Nitekim Mitte askerlik yapmak benim için hep bir gurur vesilesi olmuştur sıradan askerlik yapıp teskere sonrası hiçbir bağımız kalmasa da. Keza hep kendimizi CHP’nin doğal üyesi kabul ettiğimiz gibi Türk derin devlerinin de doğal üyesi gibi kabul edebiliriz yerine göre ve laf da ettirmeyiz kendimiz de. Mite müsteşarlık yapanla da işimiz olmaz mitten bağımsız yada mitle bağlantılı devlet yararına hizmet beren kendini devlete adamış herhangi bir devlet yada derin devlet elemanı ile de bir sorunumuz olmaz. Hep demez miyiz devlet için millet için tek çivi çakandan ter ve emek dökenden Allah razı olsun. Elbette ki Devletimiz bir bütün ve biz eğrisi doğrusu ayırmaksızın bütünü ayrı severiz. Bütünle bağımız hiç kopmaz fetö elemanları cirit atarken ve bizle devlet gücü ile uğraşırken veya tehdit ederken bile üstü açık kapalı severdik devletimizi hala severiz devletimizi ve var edenleri kuranları hayırla yad edip hürmet besleyerek.
Şunu da ilave edeyim üst üste yazılar da derin devleti mevzu bahis ettim ve eleştirdim de çoğunlukla derin devleti ağzını açtığı için bugüne kadar ve eleştirdim bazı kendini derim devlet hatta en tepesi zannedenleri ama hiç ön yargı yok bu yazılarım da inanın. Nitekim ön yardı olacak kadar bile tanımadım derin devlet elemanı yada şöyle düzelteyim hatta hiç derin devlet elemanı olduğunu kabulle tek insanla oturmadım. Ama tabi gelmiştir oturmuş gitmiştir sohbet etmişiz bilmemişizdir derin devlet olduğunu onu bilemeyiz. Ama demek istediğim hiç derin devlet tanımadım ki ön yargım veya olumsuz duygum olsun. Ama şunca olup biten yaşanır iken ve ben bu satırları yazmaya adeta mecbur kalırken derin devlet yoksa bundan sonra olmasa da olur. Biz hukuk ve demokrasi çerçevesinde kalarak siyasetimizi iyi kullanarak alt ederiz bu emperyalizmi ve abad edebiliriz Devletimizi ve geleceğimizi.
Konuya dönüp bitirecek olursak yazıyı Aziz Ergen buz gibi atmosfer de durumu kurtarmaya çalışır iken telefonu geldi ve yanımızda konuşamadı ve diğer odalar da konuşabileceğini söylememize rağmen ta sokağa indi ve telefonda konuşup geldi 15 dakika sonra ve belli olmuştu Aziz Komutanımıza birilerinin temas ettiği ama bizden gizlediği yani gelecek dedikleri biz bir olmadan gelmiş hatta bizimle bir olmak istemişti. Tabi illa kötü niyetlidirler de diyemiyorum ama biz o şartlar da güvenemedik. Gerçi yalan olmasın o gün için biz komutanı geçmiş hizmetlerine hürmeten sıkıştırmadık ve yüzleşilmedi o yüzleşmeden gitti biz anlamamış gibi davrandık olup biteni. Nitekim Aziz Ergen de itibarını değilse de güvenilirliğini yitirdi gözümüz de edilgen çıktı özetle ve kendi siyasi kariyerini çok sürmedi bitirdi. Zaten bir daha da görüşmedik doğal olarak ve anlayacağınız üzere. Ama yanlış anlaşılmaktan korktuğum için ve sanki derin devletimizi ve istihbaratımızı haşa sıfırla çarpmış gibi algılanmaktan ve kibirli bir yaklaşım içinde olduğumun düşünülmesinden de haya ettiğim için bu yaşanmışlıkla beraber bu yazıyı kaleme aldım. Yoksa özellik MİT'imizin çok iyi işler başardığının uluslar arası arenada istihbaratımızın gurur verici başarılar elde ettiğinin de keza ulusal başından ve ilgili yayınlardan takip ettiğimiz kadarıyla dünyadaki gelişmelerden ve prestijlerinden de tabi. Türk istihbaratı bütünüyle çok itibarlı bir yere oturdu dünya istihbarat örgütleri arasında ve gururumuz oldu son yıllarda. Özellikle terörle mücadeleye bütün dünyadaki katkıları küçümsenemez ki abartmıyorum çok iyi işler çıkardı Türk milli istihbaratı. Keşke Türk milli eğitim de bu kadar başarılı işler çıkaraydı kurumsal olarak da gurur duyaydık ama siyasete tamamen terketti kendini ve maalesef zamanla milli olmaktan çıkıp gitti eğitimimiz. Neyse meram anlaşılmıştır sanıyorum bizim Türkiye Cumhuriyeti Devletine bağlı hiç bir kurumsal yapı veya Devletine bağlı ferdi ile bir alıp veremediğimiz olmaz ki bizde Devletine kalben bağlı ve yüzeysel olmasa da kalbi derinlikte bir bağ içindeyiz aziz ve yüce devletimiz ile derin halkın sesi olarak vesselam ve saygılar...
Bu yazıyı cimer üzerinden şikayet ettim bakalım olayın gerçeklik payı nedir ayrıca yazıda bahsi geçen emekli albay’a bu yazıyı kopyalayıp gönderdim bakalım o ne cevap verecek