Uşak, bir başka deyişle aşıklar diyarı, bir başka deyişle yiğidin efenin aşığın harman olduğu memleket. 2. Dünya savaşı sonrasında yenilen ve resmen olmasa da yıkılan Osmanlı Devleti'nin bir kenti olan Kütahya kentine bağlı küçük şirin bir ilçe. Küçük ama okuma yazma oranı %3'lerde dolaşan bir Osmanlı Devleti'nde azımsanmayacak sayıda, memleket meselelerini dert edinen ve akşamları bir araya gelerek ülkenin durumunu değerlendiren aydın gençleri, İstanbul Hükümeti'ne kafa tutmak pahasına da olsa, Milli Mücadeleye katılmak için can atan onlarca efeyi, bağrında yetiştiren bir ilçe olmayı da her nasılsa başaracak bir kültür alt yapısına ve zenginliğe sahip olan Uşak'ta, İzmir'i Yunan'ın işgalinin ardından siyasi hareketlenmelerin doruk noktada yaşandığı bir merkez haline gelmeyi başarmış.
Dönemin Kütahya Mutasarrıfı (Vali) Fevzi Bey'in ve Uşak Kaymakamı Ahmet Tevfik Bey'in; İstanbul Hükümetinin talimatlarından çıkmayıp, adeta işgali destekler mahiyette icraatler yapmaya çalışmalarına, hatta Kuva-yi Milliyeci olduğundan kuşku ettikleri insanları cezaevlerine atmak ya da sürgüne göndermek gibi müeyyideler uygulamalarına rağmen, Uşak halkının içeride gizli gizli çok iyi bir şekilde reflekslerini diri tutmayı becerdiği hatta örgütlendiğini tarihçilerin notlarından ya da o dönemi yaşayanların bizzat aktardığı anekdotlardan gayet net olarak anlaşılabilmektedir. Niğde'de maarif Müdürü iken istifa ederek Uşak'a gelen hemşehrimiz Besim Atalay'ın ilçeye gelmesinin ardından ivme kazanan bu hareketlilik, dönemin bölük komutanı Yüzbaşı İsmet Bey'in Uşak Kaymakamı ve Kütahya Mutasaarıfın baskılarına ve hükümet yanlısı tutumlarına rağmen Kuvvacıların yanında durmuş ve bu oluşumun hayat bulmasında ciddi rol almıştır.
Selanik Kaymakamlığı vazifesinden istifa eden Kaymakam Fuat bey ve yine görevinden istifa ettikten sonra Uşak'ta milli ordu teşkil edilmesi için Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından memur edilerek gönderilen Binbaşı İsmail Bey, zaten Kuva-yi Milliyeci olan Besim Atalay, eski ittihatçılardan İbrahim Tahtakılıç bey, Mütevellizade Hacım'lı Mehmet Bey gibi bir çok kahramanın önderlik etmesi ile kurulan Kuvay-i Milliye Birliği daha sonra ilçede adeta ihtilal yaparak ilçeyi ele geçirmiştir. Bir taraftan Uşak'tan Milli Mücadelenin merkezi tarafından istenen 60 Bin Lira toparlanmaya çalışılırken diğer yandan başta Eşme olmak üzere çevre kasaba ve köylerden asker yazılması işlemleri gerçekleşmekteydi. Nihayetinde Kaymakam'ın baskılarının arttığını gören Kuvay-i Milliyeciler, 30 Temmuz 1919 tarihi itibarı ile Uşak'ı tamamen ele geçirmiş vazifeden azlettikleri hükümet ve işgal kuvvetleri yanlısı Kaymakam Ahmet Tevfik beyi önce hapsetmiş daha sonra serbest bırakmışlardı. Bunun üzerine Ahmet Tevfik bey İstanbul Hükümeti tarafından Burdur'a sürülmüştü. Kuvay-i Milliye mücadelesine çok ciddi maddi manevi destek sağlayan Uşak daha sonra Gediz ve Simav gibi ilçelerde de Kurtuluş Mücadelesinin vücut bulmasında oldukça etkin bir rol üstlenmiştir. Bu mücadeleler sırasında yaşananlar arada gerçekleşen mektup ya da telgraf trafiği ya da o dönem yaşanan ilginç anekdotlar ve de Uşaklı efelerin kahramanlık öyküleri halen Uşak Üniversitesinde görev yapan Prof. Dr. Mehmet Karayaman'ın kaleme aldığı "Uşak'ta Kuvay-i Milliye" isimli eserinde ayrıntıları ile beraber yer almaktadır. Çok ciddi araştırmalar neticesinde kaleme alındığını müşahade ettiğim bu eseri muhakkak edinip okumanızı tavsiye ederim. Milli Mücadelenin ne kadar zor şartlar altında ne şekilde Uşak'ta neşv ü neva bulduğunu İzmir'den Yunan Denize dökülene dekte nasıl diri tutulduğunu tüm ayrıntıları ile o kitaptan okuyabilirsiniz.
"Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz'dir, İleri" emrinin Uşak'ta verilmesi, Yunan Başkomutanı Trikopis'in Uşak sınırlarında yakalanması ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün O'nu Uşakta esir almış olması da, adeta Allah'ın Uşaklılara kahramanlıklarından dolayı kaderi ilahiye denk getirmek sureti ile bahşettiği bir ödülü niteliğindedir diyebiliriz.
Atatürk'ün Uşak'a olan ilgisi ve sevgisi yalnızca eniştesi olmakla yani bir Uşak'lı Hanımefendi olan Latife Hanımla evlenmesi ile sınırlı değildir. Atatürk Uşak'lı Mehmet Hacım Bey'e bizzat talimat vererek, Şeker Fabrikasının Uşak'ta kurulmasını sağlamış, yine aynı kişiye Hacım Sultan'ın türbesini ihya etme vazifesini de vermiştir. Bu talimat Atatürk'ün aslında ne kadar dindar ve maneviyata ne kadar düşkün bir insan olduğunu da ispatlar niteliktedir. Erenler, Evliyalar yatağı Uşak'ta Hacım Sultan gibi bir Evliya'nın türbesinin ihya edilmesinin özel talimatını veren bir insanın nasıl olur da İslam'dan uzak olduğu iddia edilebilir, anlayabilmiş değilim.
Yazıyı daha fazla uzatmadan toparlayacak olursam, ben Uşak halkının o günkü gibi bu günde bağımsızlık ve özgürlüğüne düşkün olduğundan zerre kuşku etmemekteyim. Dedeleri gibi Uşak'ın insanı da Atatürk'ü çok sevmektedir, zira hemen her esnafın dükkanında ya da ofisinde hatta kentin kahvehanelerinde bile en az bir Atatürk portresinin duvarda asılı duruyor olması bunun en göze çarpan ispatlarındandır.
Bu günde Allah muhafaza ihtiyaç hasıl olsa yeniden bir Kuvay-i Milliye ateşi yakılacak olsa, meşalenin ilk önce Uşak'ta yakılacağından zerre kuşku etmiyor, Allah bu Millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın duasını tekrarlayarak, Merhum Atatürk'ü, silah arkadaşlarını ve Uşaklı tüm Kuvay-i Milliyecileri ayrıca tüm şehitlerimizi Atamızın bu ölüm yıldönümünde saygı ve rahmetle anıyor, Türk Milletine başsağlığı diliyorum. Esenkalın...
"Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz'dir, İleri" emrinin Uşak'ta verilmesi, Yunan Başkomutanı Trikopis'in Uşak sınırlarında yakalanması ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün O'nu Uşakta esir almış olması da, adeta Allah'ın Uşaklılara kahramanlıklarından dolayı kaderi ilahiye denk getirmek sureti ile bahşettiği bir ödülü niteliğindedir diyebiliriz.
Atatürk'ün Uşak'a olan ilgisi ve sevgisi yalnızca eniştesi olmakla yani bir Uşak'lı Hanımefendi olan Latife Hanımla evlenmesi ile sınırlı değildir. Atatürk Uşak'lı Mehmet Hacım Bey'e bizzat talimat vererek, Şeker Fabrikasının Uşak'ta kurulmasını sağlamış, yine aynı kişiye Hacım Sultan'ın türbesini ihya etme vazifesini de vermiştir. Bu talimat Atatürk'ün aslında ne kadar dindar ve maneviyata ne kadar düşkün bir insan olduğunu da ispatlar niteliktedir. Erenler, Evliyalar yatağı Uşak'ta Hacım Sultan gibi bir Evliya'nın türbesinin ihya edilmesinin özel talimatını veren bir insanın nasıl olur da İslam'dan uzak olduğu iddia edilebilir, anlayabilmiş değilim.
Yazıyı daha fazla uzatmadan toparlayacak olursam, ben Uşak halkının o günkü gibi bu günde bağımsızlık ve özgürlüğüne düşkün olduğundan zerre kuşku etmemekteyim. Dedeleri gibi Uşak'ın insanı da Atatürk'ü çok sevmektedir, zira hemen her esnafın dükkanında ya da ofisinde hatta kentin kahvehanelerinde bile en az bir Atatürk portresinin duvarda asılı duruyor olması bunun en göze çarpan ispatlarındandır.
Bu günde Allah muhafaza ihtiyaç hasıl olsa yeniden bir Kuvay-i Milliye ateşi yakılacak olsa, meşalenin ilk önce Uşak'ta yakılacağından zerre kuşku etmiyor, Allah bu Millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın duasını tekrarlayarak, Merhum Atatürk'ü, silah arkadaşlarını ve Uşaklı tüm Kuvay-i Milliyecileri ayrıca tüm şehitlerimizi Atamızın bu ölüm yıldönümünde saygı ve rahmetle anıyor, Türk Milletine başsağlığı diliyorum. Esenkalın...