Uşak'taki Tüm Partiler Adeta Dağılma Sürecine Girdi, Demokrasi Tiyatrosunu Halk Artık Umursamıyor!
Politika ya da siyaset; insanlara hizmet götürülmesine aracılık etmek, can emniyeti başta olmak üzere; Devletin sorumluluğunda olan, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini, sağlık emniyetini, bunun yanısıra, karnını doyurma, barınma, eğitim iş bulma, istediği işte çalışıp istediği bilim dalında ihtisas yapabilmek gibi, ihtiyaçlarını karşılayabilecek oranda ücreti, çalışsa da çalışmasa da alabilme hakkı başta olmak üzere, insan olmanın gerektirdiği, layık olduğu şekilde, izzet sahibi, iffet sahibi, onurlu, kendine olan özgüveni tam, düşünebilen bireyler olabilmek için ihtiyaç duyduğu, yine muaassır medeniyetler hedefine doğru ilerleyebilen kemal bulmuş toplumlar olabilmeleri için gerekli olan; her alanda örgütlü hareket edebilmek, işçi isen de işverensen de, çiftçi isen de, örgütlenebilmek, birlikte hareket edebilmek gibi, ihtiyaç ve özgürlüklerini, halkına doyasıya yaşayabilmesi için oluşturulan adını Devlet koyduğumuz, sistemin yürütülmesini sağlamak amaçlı oluşturulmuş bir sistemdir, mizansendir. Elbette ki vazgeçilmez bir kurumdur. Zira sistemin işlemesinde en önemli argüman politikadır diyebiliriz. Bir devletin oluşmasında Silahlı Kuvvetler bile sonraki iştir, öncelikli gerekli olan yönetim biçimini belirlemek ve belirlediğin yönetim biçiminin oluşmasını sağlayacak, politik siyasi sistemi kurmaktır. Politikacı ise; politika kurumuna verilen bu yasama ve yürütme vazifesini, yönetme işini halktan destek alarak, yapacağı işlere halkın aklını yatırıp, halka danışarak, halkla ortak bir biçimde yapması gereken kişiye denir. Kısaca politikayı millet adına politikacılar icra eder de diyebiliriz.
Kısaca politikayı ve politikacıyı olması gereken şekliyle tarif etmeye ve tanımlamaya çalıştım. Elbete ki bu tarif çok eksiktir, genişletilebilir, güzelleştirilebilir, ancak meram bu olmadığı için mümkün mertebe kısa tarif yapmak istedim. Kaldı ki politika; sadece yukarıda tarif ettiğim şekli ile bile işlese, politikacalarda halktan aldığı destekle Milletvekilli, Bakan, Başbakan vs. olduklarını unutmayıp, yaptıkları işleri halka açık ve halkla ortak işlese, halktan gizlemese, şeffaf devlet ilkesi gereği politikacı kimliği ile aldığı kararları, yaptığı iş ve icraatlerin tümünü, halkı ile paylaşsa, bir karar almadan halkına danışsa bu bile bize yeter diyecek bir çok okuyucum var eminim.
Neyse gelelim şimdi bu gün ki halkın politikadan ve politikacıdan ne anladığına ya da politika ya da politikacıya halkın nasıl baktığına... Uşak'ta kime gitseniz bugün "gel seni falan partinin yönetimine sokalım" deseniz, size vereceği cevap yüzde doksan ihtimalle, "len ne işim var benim, o kadar hırsızın yalancının içinde. Politika demek yalan demek, politikacı oldun mu arada eğilmen gerek, arada yalan söylemen gerek, arada duymayıvermen gerek ben bunları beceremem." Yukarı çık sen düzelt desen yukarı çıkman için Genel Başkanın elini öpmen, O'nu yalaman gerek, ben de oy veriyorum ama beğenmiyorum Genel Başkanı zaten açıkçası. Samimi de bulmuyorum ayrıca, gidip uğraşsan vekil olayım diye Genel Başkanın iki dudağının arasındasın, nasıl düzelteceksin? Millet desen zaten kendini kömüre satar olmuş, yalakalar politikacıların etrafını sarmış, yalana inanır olmuş, Ülke gitmiş, memleket satılmış, kimsenin umurunda değil; alkışı kesse de, oy vermeye devam ediyor. Ben desen bu olan biteni söylersem zaten partiden ihraç edilirim, o halde ne işim var benim politikada. Samimiyetle söylüyorum ben politikaya girsene abi ya da abla diye sorduğum yaklaşık 50 kişinin en az 45 tanesinden yakın yaklaşık bu cümleleri işittim. Kime sorsan sokağa çıkıp abi politika deyince ne aklına geliyor diye, Yalan der, peki politikacı deyince ne aklına gelir? Sorusuna da YALANCI cevabını size verir. Peki USTA Politikacı kimdir? Sorusunun cevabı da halkı iyi kandırabilen, iyi kıvırabilen, doğru yalanlar söyleyen kimsedir olur muhtemelen.
Uşak'ta Politika yaptığını zanneden, en azından öyle iddia edip yönetici kimliğini sık sık açık eden, Facebook'tan sık sık fotoğraf paylaşıp, sanki çok önemli kararlar almışsınız memleket hayrına gibi toplantıdayız diye durum bildirimi yapıp karelerin içerisinde sırıtanlar, Uşak'ın üst düzey bürokratlar tarafından bile ilçe zannedilmesine gülüp geçen, bir an bile düşünmeyen, eski ve yeni Belediye Başkanları, hırsızlık, yolsuzluk dedikodularının Uşak'ta ayyuka çıkmasına sebep olanlar ve bu dedikodulara tepki göstermeyip, yolsuzluk iddialarını savcılığa dahi taşımayanlar, tabela partilerinde İl Başkanlığı yapanlar, yol yapmayı, taş getirmeyi bile büyük bir maharetmiş gibi açılışlar düzenleyerek pazarlayanlar, bürokrasinin yönettiği kenti kendisi yönetiyormuş gibi ahkam kesenler, hakkında bir çok yolsuzluktan açılmış dava olduğu halde, hala tekrar Belediye Başkanı olabilmek için parti parti gezenler, partisini demoralize ederek, insanların çalışmalarını önleyip adeta partisine ihanet edercesine, seçimlerde, ön seçimde kazanılan ivme ve rüzgarı yok etmek sureti ile partisine kaybettirdiği en az 30 bin oyu, bina satın alıvererek örttüğünü zannedenler (tapu kimin üstüne olacak hala muamma), politikayı yalnızca rant ve etrafına yaranmak için icra edenler, hiç bir siyasi kimliği olmadığı halde, seçmene karşı bir sorumluluğu bile olmaksızın, belediyeyi ben yönetiyorum diyerek sağı solu arayıp açık açık tehdit edenler, dertlerine DEVA ararken rüşvet vermeyen iş adamının arsasını riskli bölge ilan eden politikacılar, cemaat lideri kimliği ile arzı endam edip, belediye personelini birbirine düşürenler, mecliste evet oyu kullandıkları kararın ne anlama geldiğini dahi sorgulamaktan aciz encümenler, vekaleten oturduğu koltuklarda fotoğraf paylaşmayı maharet bilip caga satarken, attıkları imza ile kendi sonlarını hazırladıklarının farkına bile varmayanlar, Uşak'ta bir kenar mahalle de koysak çarşıyı dahi bulamayacağı halde, "Uşak aşığıyız" deyip milletten vekalet isteyenler, kenti dedikodu ve fitne batağına itenler, muhalefeti kendi partisi içindeki rakiplerine muhalefet etmekten ibaret gören muhalefetin il-ilçe başkanıyız diye arzı endam edenler, muhalefet partisi milletvekili olduğu halde iktidar aleyhinde tek kelam eylemeyenler, muhalefetin sandalyesinde oturdukları meclis sandalyesinde İl Genel ve Belediye Meclisi başkanına "kenti nereye sürüklüyorsunuz" diyemeyenler (İl Genel Meclisi'nde durum biraz farklı, gerçi Onlar da yine az da olsa bir muhalefet var ama, belediye meclisinde malesef muhalefet sıfır düzeyine yakın), İktidar partisi İl Başkanıyım diye gezinirken Uşak'a dışarıdan müdür, dışarıdan vekil adayı yollanmasını dahi engelleyemeyenler, size sesleniyorum;
Lütfen bir bakın, insanları politikadan ve politikacılardan ne kadar çok soğuttuğunuza. Ülkemin haline bakın her yer cehennem gibi. Ne ettiniz ettiniz, cennet vatanı cehenneme çevirdiniz. Ne ettiniz ettiniz, Milleti kendinize benzettiniz, ne ettiniz ettiniz herkesi hırsızlığa yalana, haksızlığa, adam kayırmaya, rüşvete, torpile alıştırdınız. Artık bunları olağan karşılar olduk sayenizde. Beyler, Bayanlar; Genel Başkanı ile yan yana resmini Facebook'ta kapak resmi yapanlar, abilerim ablalarım hepinizden özür dilerim, belki haddi aşıyorum ama gerçek bu, malesef vaziyet bu. İktidar ile bir olmuş bir muhalefet var adeta karşımızda. Biz kim iktidar partisi, kim muhalefet partisi milletvekili seçemez olduk. Hepsi nerdeyse birbirinin aynı. Bıyıkları varsa hangi partinin milletvekili olduğunu oradan kestirebiliyoruz. Aslında hepsini de dinliyoruz, konuşuyorlar ama hiç birisinin dediği dilek ve temenniden öte geçmeyince, yani Vekiller pek uzun konuş(a)mayınca, pek derinliklerini anlamasakta kendilerini dinliyoruz, ama farklı bir şey söyleyen yok. Artık fikir tartışılmıyor? Ortaya bi iddia atılıyor, kimisi doğru derken kimisi iftira diyor. Ama gariptir ne suçlayanlar mahkemeye veriyor, ne suçlananlar arkadaş ben bu iftirayı kaldıramam deyip, yargı yolunu isteyip aklanmaya gidiyor. Alan razı, veren razı gibi bir durum var. "Devletin Malı Deniz, Yemeyen Keriz" sözünü atasözü bile yaptınız ve herkesin diline pelesenk ettiniz bravo size.
Aday adayı bile bulamaz oldunuz, yani bulduklarınız oraya layık değil, meydanı boş bulunca acaba? neden olmasın? diye bir umutla kendilerini meydana atmış insanlar. Çünkü siz kaliteli insanları meydana süremez oldunuz. Partinizin markasını artıracak, vitrin kalitenizi artıracak, partinize 500 oy getirebilecek bir tane adam ya da hanımefendi var mı meydana indirebildiğiniz? Elbette ki siyasilerimizin içinde hala kaliteli insanlar var, yaptığım bu genellemeden tek cümleyi dahi kendi üzerine alınmayacak kadar kaliteli insanlar da var. Ama bir söz vardır, atasözü ile konuşmayı bize siz öğrettiniz kusura bakmayın; "istisnalar kaideyi bozmaz". Kim ne derse dersin, yukarıdaki yazdıklarım acı, belki de biraz ağır ama malesef ki gerçek. Malesef ki tuz koktu arkadaşlar. Malesef ki biz milletçe yenildik, teknolojinin hızlı değişimi, kültürel erozyon, ekonomik şartların ağır oluşu, her geçen gün geçmişte ihtiyaç bile duymadığımız şeylerin bırakınız ihtiyacı her aile ferdimiz için zaruriyet haline geldiği, fikirlerimizin yıllardır kirli bilgiler ile bombalandığı, gönül dünyamızın yanlış insanlar sevip, yanlış insanlara bağlanarak hezeyana uğratıldığı bir ortamda, elbetteki çetin imtihandı geçirdiğimiz. Ama geliniz bu gidişe hep birlikte bir dur deyiniz. Geliniz partizanlığı bir kenara bırakıp el ele veriniz. Geliniz bu Genel Başkanlarınızı hangi parti olursa olsun indiriniz, beceremediniz deyiniz, Geliniz gerçeklerle artık yüzleşiniz. Geliniz hırsızlık edenimiz, hesabını versin bedelini ödesin tövbe edip, cezasını çekince içimize katılsın, Geliniz tüyü bitmedik yetim hakkı bir daha yenmesin. Geliniz bize ait kaynaklara, bize ait değerlere artık el uzatılmasın, geliniz din başta olmak üzere; Atatürk gibi, bayrak gibi, vatan gibi mukaddesatımız üzerinden rant elde edilmesin, hele ki politikaya bu değerlerimiz asla alet edilmesin. Geliniz bu saçma sapan tiyaroya bir son verelim. Geliniz değer gördüğümüz insanlara rica edelim, onlara var gücümüzle destek olup, Onları Milletvekili edelim, değer gördüğümüz insanları yönetici yapalım. Geliniz Devlet işleri yine olması gerektiği usullerle işlesin. Politikacıyı iyi yalayan lise mezunu memurlar, önce dışarıdan torpille uyduruk diploma alıp, sonra yönetici diye karşımıza dikilmesin. Geliniz Gençlik Spor İl Müdürümüz ya da Orman Müdürümüz İmamdan seçilmesin. Geliniz işi ehline verelim ve ehlinden dinleyelim. Geliniz gerçekleri saptıran gazetecileri okumayalım, dinlemeyelim. Geliniz, gazeteciliği bir şantaj bir tehdit aracı olarak kullananlara emek harcamadan kopyala-yapıştır haberciliği yapanlara, her eline fotoğraf makinası alana gazeteci demeyelim. Geliniz, ekmeği eksik gramajla üreten fırıncıdan hiç değilse alışveriş etmeyelim. Geliniz biz Bize dönelim, önce birbirimize dönelim sonra milletmize, özümüze, TÜRK'lüğümüze dönelim.
sayın çavuşoğlu özkan yalım durmuş yılmaz başta olmak üzere uşaktaki politikacı kılığına girmiş bütün tiyatrocuları iğnelemişsin süper ötesi bir yazı tebrikler.
basri efendi geçen seçimde boyundan büyük işlere girdin sayende akp uşakta üçün birini aldı.görevden alınınca aday oldun.bakalım sen bu seçimde neyi alacaksın.
uşak halkı nuri usludan ne gördü,mehmet altaydan ne gördü,ismail güneşten ne gördü,alim tunçtan ne gördü.her seçim adaylar.yeter artık sizden başka adam kalmadımı uşakta.hizmet için yanıp tutuşuyorsunuz biliyorum.öyleyse gelin bizim evin işlerini yapın vatandaşa hizmet sevdanızı birazcık gidermiş olursunuz.
şehir içi yollarla kim uğraşıyor bu kadar? i̇nsan ne taraftan gideceğini şaşırıyor. dikilitaştan 1 eylüle doğru inen vatandaş belediye tarafına geçemeden tekrar stadyum yönüne gönderiliyor. bu ne saçmalıktır böyle?
ehline iş verilse maskeler düşer, eskisi gibi siyasilerin karşısında el pençe divanda duran olmaz. bunu siyasetçiler ister mi sence? düşün herkes diyor teknolojin kadar dünyada söz sahibisin, bunu herkes bilir söyler ama bilim adamına, parayla namaz kıldıran, parayla mevlit ve kuran-ı kerim okuyan ve bunu büyük bir meziyetmiş gibi görüp kasıla kasıla yürüyen imama verdiğin değer kadar değer vermezsin. bilim adamının başına onu amir müdür yaparsın. sonra ülkeden, bilim alanında çığır açmasını beklersin.
maalesef öyle, seçtiği insanların karşısında esas duruşta duran tek millet, türk milleti.
ya bu nuri uslu, alim tunç, mehmet altay, ismail güneş, zafer aydın, hamza kale, basri yıldırım gibi isimler artık sürekli vitrinde yer almalarından bayatladı. özellikle geçmişte milletvekilliği yapmış her türlü yerel ve genel seçimlere aday adayı olan, kadrolu aday adayları yeter artık bi kenara çekilin.
paran varsa si̇yasetçisin,paran varsa ticaretçisin,hani derlerya biz kendimiz için değil millet için çalışıyozzz?